"Rum terör örgütü, eli kanlı EOKA’nın 1955 yılında başlayan cinayetleri, Rum-Yunan ikilisinin gerçek niyetini ortaya koymuş, 1571’den bu yana Kıbrıs’ta yaşayan Türk varlığına kasteden Rumların amacına ulaşmak için hazırladığı gizli imha planı uygulanmaya konulmuştu. Ada’nın gerçek sahibi Türkler, Yunanistan ve Kilise’nin beslediği silahlı katillerin hedefi haline getirilmişti. İletişim kanallarının yok denilecek kadar az olduğu o yıllarda yaşananlar, Rum canilerin insanlık adına işlediği en ağır suçların sahnelendiği yıllardır. "
20 Aralık’ın 21 Aralık’a bağlandığı gece yaşananlar, Kıbrıs Türkü’nün kendisine uygulanan mezalime başkaldırması ve buna “DUR” demek için yemin ettiği gündür. Rum Polisler Tahtakale Semtinde kurdukları barikatta yoklama bahanesiyle Türkleri durdurup ateş açmış, Zeki Halil ve Cemaliye Emir Ali isimli iki Türk şehit edilmiştir. Kıbrıs adasını Yunanistan’a bağlamayı amaçlayan EOKA ve yandaşlarının işledikleri cinayetler bu kadarla kalmamış, çok sayıda Türk katledilip halen nerede olduğu bilinmeyen yerlere gömülmüştür. Zeki Halil ve Cemaliye Emir Ali’nin katledilişi, 21 Aralık olaylarının “Milli Mücadele”ye dönüştüğü gündür. Lefkoşa Türk Lisesi’nde toplanan öğrencilerin Tahtakale’de meydana gelen olayı protesto etmesi, katil Rum polislerin öğrencilerin üzerine ateş açmasıyla Ahmet Abdülkadir ve Mustafa Ahmet isimli iki öğrenci yaralanması, Girne kapısında bulunan Atatürk heykeline ateş açılması, 24 Aralık günü Türk Mukavemet Teşkilatı üyesi Tuncer Hasan, Aziz Güner ve Muhip Hüseyin’in şehit edilmesi, Kumsal bölgesinde Kıbrıs Türk Kuvveti Alayı’nda görevli Dr. Binbaşı Nihat İlhanın evinde eşi ve çocuklarının katledilmesi ve birçok Türkün esir alınması Rum canilerinin Türk düşmanlığının en açık göstergelerinden biri olduğunu ortaya koymuştur. O yıllarda Makarios ve Grivas’ın kontrolündeki Rum saldırılarına karşı Türkiye’nin Garantörlük hakkını kullanarak 25 Aralık 1963’te Lefkoşa üzerinde yaptığı ihtar uçuşu saldırıları bir süreliğine durdurmuş olsa da EOKA saldırıları yayılarak devam etmiştir. Almamız gereken ders Kıbrıs’ta bugüne kadar yaşanan kanlı saldırıların tek sorumlusunun “Kilise” ve “EOKA” olduğunu ileri sürerek “Biz Rumlarla kavgasız-gürültüsüz yaşayabiliriz” saflığıyla hareket etmenin ne kadar yanlış olduğunu bilmek zorundayız. ELAM örgütünün geçtiğimiz günlerde yaptığı saldırı, Rumların Türk düşmanlığının devam ettiğine yönelik en açık göstergelerden biridir. Yapılan müzakerelerde Rum lideri Anastasiadis’in “Güzelyurt, Girne, Karpaz ve Mağusa”yı istemesi, Kıbrıs Türkleri’ni azınlık olarak görmesi Rum zihniyetinin hiç bir şekilde değişmediğini göstermektedir. 21 Aralık 1963’te resmi kayıtlara geçen Rumların katliamcı Türk düşmanlığı ruhunun hala devam ettiği su götürmez bir gerçektir. Tüm bu yaşananlara rağmen, hala Rum’la iç içe yaşamak konusunda istekli olanları aklı-selime davet etmek en önemli görevlerimizden biridir. Türk’le Rum, elbette yan yana yaşayabilir, ama iç içe asla!