ABD Emperyalizmi 15 Temmuz FETÖ darbesi ile yapamadığını ekonomik saldırı ile yaparak Türkiye’yi esir almaya çalışıyor…
Bunu fırsat bilen Rum yönetiminin içimizdeki işbirlikçileri de yoğun bir kara propaganda için harekete geçti..
Anavatan Türkiye’yi ve KKTC’yi aşağılamak, Kıbrıs Türk Halkını Türkiye’den koparmak için ne gerekirse yapıyorlar…
KKTC demokrasisini ve yasal boşlukları istismar ederek Türkiye ile KKTC’nin arasını açmaya, iki kardeş Halkı karşı karşıya getirmeye ve Halkı Rum yönetimine yama yapmaya çalışıyorlar Diyorlar ki “Türkiye, Kıbrıs Türklerini tüketmek, yok etmek, kimliğini silmek istiyor, Türkiye’nin kuyruğuna takılırsak mahvolacağız, en iyisi Türkiye’ye sırtımızı dönelim, Rum yönetiminin isteklerini kabul edip nasıl olursa olsun bir çözüme evet diyelim, garantörlükte ısrar etmeyelim, Rum yönetimine katılarak AB’a girelim, Euro kullanalım..” Bu, provokatörlüktür, bunu yapanlar provokatör ve işbirlikçidir ..
Türkiye’nin iyi günlerinde ondan yararlanmak, zor günlerinde sırt dönmek, vefasızlık ve büyük bir nankörlüktür…
Türkiye, sömürge döneminde Kıbrıs’ta Türk varlığı, milli Türk kimliği, Türk kültürü yok olmasın diye, en değerli öğretmenlerini, en değerli sanat ve kültür adamlarını, en değerli kültür kuruluşlarını adaya göndermiştir..
On binlerce Kıbrıslı Türk gencine Anavatanda diledikleri üniversitede eğitim görmeleri için karşılıksız burslar vermiştir. 30 Aralık 1963’de Lefkoşa Rum katillerin eline düşmek üzere iken savaş uçaklarını, göndermiş ve Kıbrıs Türklerini tüketmek için saldıran Rum-Yunan ikilisini durdurmuştur! KIZILAY’ın yiyecek, giyecek, gıda, doktor, ilaç yardımları ve ö dönem her ay herkese eşit şekilde ödenen 36 KL’lik maaş yardımları ile ayakta durmamızı sağlamıştır…
AKRİTAS Planı uyarınca bizi toplu bir katliamdan geçirmek için örgütlenen ve silahlanan Rumlara karşı direnebilmemiz için 1958-1974 döneminde para, silah, cephane, subay, yiyecek, giyecek, doktor, ilaç, hemşire göndermiştir, hastanelerimizi yapmıştır..
11 yıl boyunca direniş mevzilerinde olan bütün Halkın maaşlarını ödemiştir. Ağustos 1964’de, Türk halkını ve 500 üniversite öğrencisini denize dökmek için Erenköy’e saldıran gözü dönmüş Rum saldırganlarını bombalayarak, mutlak bir soy kırımı önlemiştir…
Kasım 1967’de, Geçitkale ve Boğaziçi köylerini işgal ederek 24 Türk’ü katleden Rum ordusunu işgal ettikleri köylerden çıkarmak, rehin alınan halkı kurtarmak, adaya gizlice sokulan 12 bin kişilik Yunan ordusunu adadan çıkarmak, Türk bölgeleri etrafındaki kuşatmaları kaldırmak için donanmasını ada açıklarına göndermiştir. Tek kurşun atmadan bunları elde etmiştir.
15 Temmuz 1974’de gerçekleşen fiili Yunan işgaline son vermek, mutlak bir soykırımın önüne geçmek, sonumuzun Atlılar, Muratağa, Sandallar, Taşkent’te katledilip toplu mezarlara gömülen kardeşlerimizin sonu gibi olmasını önlemek ve ENOSİS’e 5 kala bizi toplu katliamdan kurtarmak için 20 Temmuz 1974’de genç evlatlarını ölüme göndermiştir. 1974’den bu yana, kendi ayaklarımız üzerinde durmamız için, alt yapı yatırımları, savunma harcamaları ve cari harcamalar için 100 milyar doların üzerinde para göndermiştir. Çiftçimizin kuraklık parasını, hayvancımızın teşvik primini ve hayvan yemini, narenciyecimizin, patates üreticisinin, konfeksiyoncunun ABAD kararından kaynaklanan ihracat gümrük bedellerini, yatırımcımızın, sanayicimizin teşvik primlerini, esnafımızın ucuz veya karşılıksız kredilerini, Turizmcimizin geri dönmeyen Kalkınma Bankası kredilerini, her ay devletten çıkan 35 bin çeki, memurumuzun, öğretmenimizin, işçimizin, emeklimizin, sosyal yardıma muhtaç insanımızın ücretlerini, Adriyatik, Yunan Adaları, Hawai, Uzak Doğu turlarının ve lüks villaların taksitlerinin ödendiği maaşlarımızı göndermiştir. 1974 öncesinde 500 dolar olan kişi başına düşen milli gelirimizi 15000 Dolar seviyesine çıkarmıştır Deniz ve hava limanlarımızı, okullarımızı, dersliklerimizi, hastanelerimizi, son model lüks arabalarımızı sürdüğümüz çift şeritli oto banları, köy yollarını, kaldırımları, spor komplekslerini, kültür-sanat merkezlerini, tiyatro binalarını, yeşil futbol sahalarını, kapalı basketbol tesislerini yapmıştır.
Rum yönetiminin ve destekçilerinin 54 yıldır yaşamın her alanında uyguladığı ambargoları kırmak için dış Dünya ile iletişimimizi ve ulaşımımızı sağlamıştır, uluslar arası alandaki ekonomik organizasyonlara, sportif ve kültürel etkinliklere katılmamız için ve yurt dışı temas yapacak kulüp, dernek, oda ve örgütlerin masrafları için milyarlarca dolar harcamıştır. Elektrik ve telefon santrallerimizi, devlet TV-Rd’muzu kurmuştur, uydudan yayın yapmamızı sağlamıştır, derivasyon projesini hayata geçirmiştir, onlarca gölet ve barajı, sulama sistemlerimizi, deniz ve hava limanlarımızı, ana yollarımızı yapmıştır, sokaklarımızı ve caddelerimizi ışıklandırmıştır, devlet-vakıf üniversitelerimizi kurmuştur, bu üniversitelere 70 bin gencini göndermiştir, okullarımızı bilgisayarlarla, donatmıştır, on binlerce gencimize eğitim bursları vermiştir, eskiyen kanserojen su borularını değiştirmiştir, KKTC’ye denizaltından su ve elektrik getirmek için hazırladığı projeyi uygulamaya koymuştur, Belediyelerimizin onlarca projesine destek vermiştir, Dünya ile iletişim için fiber optik hatlar kurmuştur, eskiyen elektrik iletim hatlarını yenilemiştir…
Rum-Yunan ikilisi ile destekçisi emperyalistlerin tüm baskılarına karşı, kurduğumuz devletimizi ilk tanıyan ülke olmuştur, Rum saldırganlığını durdurmak ve gece rahat uyumamızı sağlamak için burada güçlü bir ordusunu tutmaktadır, ABD’nin silah ambargosuna, AB’nin baskılarına, Kıbrıs davası nedeniyle yaratılan PKK ve ASALA terörüne göğüs germiştir..
Şimdi sorarım: Kıbrıs Türkü’nü yok etmek, tüketmek bu mu? Amacı bizi tüketmek ve yok etmek olan bir ülke bunları mı yapar, yoksa Rum’un yaptığı gibi bize ambargo ve soykırım mı uygular? Rum’a ses çıkarmazken her fırsatta Türkiye’ye saldırmak ve şimdi karşılaştığı ekonomik saldırıyı bahane ederek Türkiye’ye ve TL’ye sırtımızı dönmeyi istemek, en hafif deyimiyle vefasızlık ve nankörlük değil mi? Türkiye, 15 Temmuz ABD darbesini boşa çıkardığı gibi, bu ekonomik saldırıyı da boşa çıkaracaktır…
Bu dönemde Kıbrıs Türk Halkı ve KKTC olarak görevimiz, Türkiye’nin yanında olmak, Türk ulusunun emperyalizme karşı dik duruşuna destek vermek ve dayanışmamızı belirtmektir…
Türkiye’ye bir de buradan sorun çıkarmak, Halkı Türkiye’ye karşı kışkırtmak ve Rum’a yama olmak için kara propaganda yapmak değil..
“Tasada ve kıvançta bir olmak” demek, budur…
Türkiye kısa sürede bu emperyalist saldırıyı da püskürtecek ve daha güçlü şekilde yoluna devam edecektir..
Bu zor dönemde biraz sıkıntı çeksek bile, KKTC ve Kıbrıs Türk Halkı da Anavatanı ile birlikte bu zor dönemi atlatacak ve ileriye doğru yürüyüşüne devam edecektir…
Hükümete düşen görev, yine Anavatanın da yardımlarıyla, zor duruma düşen halkımızı biraz da olsa rahatlatacak önlemleri süratle almak ve bu kara propaganda ile mücadele etmektir…