Gerçeklikle sanallık arasında gidip gelen bir dünyada yaşıyoruz.
Ani gelişen olaylar, alışılagelmiş gerçeklik algımızı da sorgulattırıyor.
Değişmeyenin değişim olduğu bir kez daha anlaşılıyor.
Bundan dört gün önce, ABD’de Kongre Binası işgal edildi.
ABD Başkanı Donald Trump’ın Twitter hesabı önce geçici, sonra kalıcı olarak bloke edildi.
Dünyayı dize getiren ABD’nin aykırı Başkanı’nı bir ‘’kuş’’ dize getirdi!
Geçtiğimiz gün, Facebook şirketlerinin bir parçası olan WhatsApp programının yeni uygulaması tüm kullanıcılarını rahatsız etti. WhatsApp kullanmaya devam etmek isteyenlerim, tüm bilgilerinin kullanım hakkını da Facebook’a devretmesi gerekecekti.
Yazışmalarımızın, fotoğraflarımızın, belgelerimizin ve belki de en önemlisi, sesimizin Facebook’a devredilmesi demekti bu!
Bu iki örneği, sanki sanal alanda faaliyet gösteren özel şirketler üzerinden yaşanan sıradan olaylar gibi yorumlarsak, ufukta olabilecekleri pek de göremiyoruz demektir.
Dünya dijitalleşiyor.
Dijitalleşmek adeta zorunlu hale geliyor.
Ülke başkanlarının gücünün, dijital şirketlere geçmeye başladığının sembolik bir göstergesidir Trump’ın düştüğü durum.
İnsanların tüm verilerinin şirketler tarafından önce toplanıp sonra kullanılıp daha sonra da yaşamının her alanında geri döndürülecek bir dijital dünyanın hayatımıza giriş sinyalidir Facebook’un bu adımı.
Bill Gates de demedi mi?
Pandemi sonrası çoğu konular daha da dijitalleşecek diye!
Aşıların dijital takiplerini konuşmaya başlamadık mı şimdiden?
ID2020’yi bazılarımız duymaya başladı bile. Sözüm ona, dünya çapında milyarlarca belgesiz insan ve mülteciler gibi yetersiz hizmet alan gruplar için dijital kimliği savunan bir sivil toplum örgütü. Ne ilginçtir ki, ilk zirvesini 2016 yılında Birleşmiş Milletler Genel Merkezi’nde 400’den fazla kişiyi bir araya getirerek, herkese nasıl dijital kimlik sağlanacağını anlatmak üzere bir araya getirdi.
Bu zirvede, ID2020, misyonunu açıkça deklare etti: ‘’Tüm insanlara yasal kimlik sağlayan Birleşmiş Milletler 2030Sürdürülebilir Kalkınma Hedefine hizmet eden bir kamu-özel konsorsiyumudur.’’
Bunlar biraz kafanızı karıştırmış olabilir.
Gelin kafanızı biraz daha karıştıralım.
İşte bu aynı ID2020, 2019'da Bangladeş hükümeti ve Küresel Aşı ve Aşılama İttifakı (GAVI) ile işbirliği içinde yeni bir dijital kimlik programı başlattı.
GAVI’nin sponsorlarından birinin Bill Gates olduğunu söylemeye gerek yok.
Bugünlerde en çok neyi konuşuyoruz?
Covid-19 aşılarını.
Bir taraftan hangi aşılar etkili, hangi aşılar güvenli diye soruyoruz, araştırıyoruz hep birlikte.
Diğer taraftan da aşılamay ne zaman başlanacak diye heyecanla bekliyoruz.
Amacımız pandemiden kurtulmak çünkü.
Aşılamanın bir an önce organize edilmesini deistiyoruz bu yüzden.
Pandemi, tüm insanlığın, dijital kayıt altına alınmasının hedeflendiği süreci hızlandırdı.
Aşı takiplerinin dijital ortamda yapılmasının daha sağlıklı olacağını yoldan geçen vatandaş bile dile getiriyor.
Aşılar tekrar tekrar yapıldıkça, bu aşı takip kayıtlarının içerisine, insanın en mahrem bilgilerinden olan sağlık bilgileri de eklenme yoluna girilecek.
Dolayısıyla, aşıların, insanların sağlık dahil tüm bireysel bilgilerinin dijital ortama aktarılma köprüsü olduğunu gören göz görüyor artık!
Pandemiden kurtulmak için, sağlığımızı korumak için aşı olunması şart.
Ancak, devletlerin bir sonraki aşamaları da düşünmesi gerekiyor.
Kendi aşı takip sistemlerini, kendi kontrollerinde veya güvenilir organizasyonlarla birlikte yapmaları gerekiyor.
Eş zamanlı olarak toplumun ve devletin dijital güvenlik altyapısını hızla kurması gerekiyor.
Kıbrıs Sorunundaki konu başlıklarına bir de ‘’siber’’ başlık eklenmiştir artık!
KKTC’nin de ‘’Muz Cumhuriyeti’’ psikolojisinden bir an önce sıyrılarak ‘’Siber KKTC’’ sürecine girişini hızlandırması gerekiyor.
İletişim: 0542-8529899