CUMHURBAŞKANI AKINCI ANAYASAL SUÇ İŞLEDİ,MECLİS DEVREYE GİRMELİ
KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı’nın ‘federasyon’ saplantısının başımıza iş açacağı belliydi;en sonunda geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanı Guterres Çerçevesi’nin stratejik bir anlaşma olması önerisini gündeme getirdi.Her şey bir yana Anavatan Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünün,müdahale hakkının ve adadaki askeri varlığının ortadan kalkmasının önünü açacak bu öneriye tepkiler sürmektedir. Akıncı’nın Anayasal suç işlediği ve kendi sorumluluğunu ve yetkilerini aştığı,vahim bir hata işlediği dolayısıyla istifa etmesi gerektiği açıktır.
Geçtiğimiz hafta boyunca Cumhurbaşkanı Akıncı’nın Guterres Çerçevesi’nin stratejik bir anlaşma olarak kabul edilmesi önerisi tartışıldı durdu.Milli davamıza bağlı her kesimin ve Anadolu’daki kardeşlerimizin tepkisi dinmek bilmiyor.Geçtiğimiz hafta Volkan manşetlerinde yer alan bazı tepkileri siz değerli okurlarımızla tekrar paylaşmak istiyorum:
3.CUMHURBAŞKANI EROĞLU ““AKINCI BÜYÜK YALPALAMALAR İÇİNDE”
“Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinden vazgeçmek Türkiye ve KKTC’nin, Türk ulusunun geleceğini, güvenliğini tehlikeye atmak demektir” diyen Eroğlu, bu bağlamda Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın Rum tarafına yaptığı son önerinin asla Kıbrıs Türk halkı ve Türkiye tarafından desteklenemeyeceğini kaydetti. Türkiye’nin Kıbrıs’ta asker bulundurmasından, etkin ve fiili garantisinden vazgeçmenin akıl karı olmadığını kaydeden Eroğlu, “İngiltere’nin üsleri devam edecek, Rusya, Fransa, Yunanistan, İsrail istediği gibi Kıbrıs topraklarında, denizlerinde, havasında cirit atacak ama Türkiye Kıbrıs’ta olmayacak. Sayın Akıncı bunu mu hedefliyor? Sayın Akıncı dünya ve bölgedeki gelişmeleri görmüyor mu? Sayın Akıncı Filistinlilerin başına bir garantörleri olmadığı için gelenlerin farkında değil mi?” diye sordu
SİBER “ AKINCI YETKİLERİNİ AŞTI.”
Cumhuriyet Meclisi Eski Başkanı Sibel Siber Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın ‘Guterres çerçevesi’ni imzalamaya hazır olduğu yönünde yaptığı açıklama ile yetkilerini aştığını söyledi.Ortada Guterres çerçevesi diye bir yazılı çerçeve olmadığının altını çizen Sibel Siber, Guterres’in taraflara üzerinde çalışmak üzere bazı ödevler verdiğini tarafların bu konuda bir çalışma yaparak ortaya böyle bir çerçeve çıkarmayı hedeflediğini ancak söylendiği gibi bir çerçevenin ortaya çıkmadığını anlattı.
“Cumhurbaşkanı parlamentoyu bilgilendirmeli”
Katıldığı bir Tv Programında konuşan Sibel Siber, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın birden bire Guterres Çerçevesini imzalamaya hazır olduğu yönünde yaptığı açıklamayla ilgili topluma bilgi vermek zorunda olduğunu söyledi. “Bu açıklama neden şimdi yapıldı, Anastasiadis ile yediği son yemekten sonra ne değişti de böyle bir açıklama yapıldı” diyen Sibel Siber, Akıncı’nın ‘imzalarım’ deme yetkisi olmadığını bildirdi ve şunları söyledi: Guterres çerçevesi denilen görüşlerin içerisinde doğrudan garantörleri ilgilendiren bölümler var. Sayın Akıncı’nın Türkiye ile yapılan son değerlendirmelerde ortak bir mutabakata varmadığı medyaya yansıdı.
ÖZERSAY, GUTERRES ÇERÇEVESİ’NİN CUMHURBAŞKANI TARAFINDAN ‘STRATEJİK BİR PAKET ANLAŞMA’ OLARAK İLAN EDİLMESİNİN ÖNERİLECEĞİNDEN HABERİMİZ YOKTU”
“ÜZÜLEREK SÖYLEMELİYİM Kİ BİZ BUNU BASINDAN ÖĞRENDIK”
Daha önce sayın Cumhurbaşkanı’nın kendisinin defalarca dile getirdiği şekilde Kıbrıs Rum tarafında bir zihniyet değişikliği olmaksızın, İsviçre’de başarısızlığa uğrayan bir sürece ait olan böyle bir kağıdın, nasıl olup da “kaldığı yerden aynen devam” noktasına sürüklenmemize yol açmayacağını bizzat sayın Cumhurbaşkanından duymayı isterim açıkçası. Ve umarım bu sabah yapacağımız görüşmede bu konularda sayın Cumhurbaşkanı bizi aydınlatır. “
Cumhurbaşkanı ile görüştükten sonra Özersay da herhangi yeni bir açıklama yapmamıştır.Hükümet sin da gülle geçsin misali,devekuşu gibi başını kuma gömmüştür.Hükümetteki sessizlik hayret vericidir.
KURUCU CUMHURBAŞKANI RAHMETLİ DENKTAŞ’IN DANIŞMANI GAZETECİ-YAZAR SABAHATTİN İSMAİL; “Guterres Belgesinde Garantörlük Yoktur;Kıbrıs Türkünün Felaket Belgesidir.”
“Cumhurbaşkanı Musrafa Akinci'nın Hükümetin ve Türkiye'nin bilgisi ve onayı dışında, teslimiyet belgesi olan Guterres belgesini bir çerçeve anlaşma olarak Anastasiadis'e önermesi, konfederasyonu ve iki devletli çözümü "elde edilemez" olarak nitelemesi asla kabul edilemez.”
TÜRKİYE DIŞİŞLERİ SÖZCÜSÜ AKSOY’UN AÇIKLAMASI
Seçim sathına girmiş olan Türkiye’den ise Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Hami Aksoy’dan da açıklama gelmiştir. Aksoy, Bakanlık'ta basın mensuplarına yönelik bilgilendirme toplantısında sorulara cevap verirken Kıbrıs’la ilgili önemli vurgulamalarda bulundu.Bugün manşetimize taşıdığımız üzere Aksoy, Rum Yönetimi Kıbrıslı Türklerle siyasi eşitlik temelinde bir ortaklık kurmayı kabul etmiyor. Siyasi gücü paylaşmak istemiyorlar. Rumlardaki bu zihniyet yapısı değişmediği sürece müzakerelerden bir sonuç alınmasını da çok zor görüyoruz." ifadelerini kullandı. Aynı tartışmaları tekrarlayarak çözüm yönünde ilerleme sağlanacağını düşünmediklerini belirten Aksoy, "Ada'da her iki tarafın da siyasi olarak eşit olduğu gerçeği asla değişmeyecek. Sürdürülebilir her çözüm de ancak bu gerçeğin üzerine inşa edilebilir. Ada'da bulunacak çözüm, tabiatıyla Kıbrıs Türkünün refahı ve güvenliğini garanti altına alacak düzenlemeleri de mutlaka içerecek." diye konuştu.
Yukarıda bir kısmını yeniden paylaştığım tepkiler her geçen gün çoğalıp artmaktadır.Bugünkü manşetimizde Cumhurbaşkanı Akıncı’nın Yüce Meclis’imizin 24 Şubat 2010 tarihinde aldığı kararı dikkate almadan öneride bulunduğu ve anayasal suç işlediğini okuyacaksınız.Yüce Meclis’imizin biran önce toplanması ve konuyu görüşerek Kıbrıs meselesinin önümüzdeki süreçte izleyeceği yol ve yöntem ile ilgili karar alması gereklidir. Bu kararın muhakkak Anavatan Türkiye ile istişare edilerek alınması şarttır. UBP-HP-DP VE YDP’ye bu hususta önemli görev düşmektedir.
Akıncı’nın kendi kafasına göre,ben yaptım oldu zihniyeti ile yeni yanlışlar yapmasının önüne geçilmelidir. Akıncı’nın müzakerelerde Kıbrıs Türk tarafını temsil etme konusunda Meclis’ten herhangi bir yetki almadığı ortadayken,Kıbrıs Türkünü uçuruma götüren tehlikeli kararlar almasına artık izin verilmemelidir.
24 Şubat 2010 tarihinde Yüce Meclis’imizin aldığı tarihi karar sonrasında Türkiye’de yayınlanmakta olan Yeniçağ gazetesindeki köşemdeki yazımı da bu vesile ile siz değerli okuyucularımla paylaşıyorum.
Sıra TBMM'nin onurlu Kıbrıs kararında...
Hüseyin Macit YUSUF
01 Mart 2010
YENİÇAĞ GAZETESİ KÖŞE YAZISI
KKTC Meclisi, tarihi bir adım atarak, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Meclisinin, 19 Şubat’ta aldığı, Kıbrıs sorununun çözümünde garantilerin kabul edilemeyeceğine ilişkin kararına karşılık, tüm partilerin mutabakatıyla hazırlanan ve Kıbrıs Türk halkının hassasiyetlerini, Garanti ve İttifak Anlaşmaları’nın vazgeçilmezliğini vurgulayan kararı görüşerek onayladı.
Türkiye’nin Kıbrıs’taki etkin ve fiili garantisinin, Kıbrıs Türk halkı bakımından adada bulunacak kapsamlı çözüm anlaşmasının hayati ve en temel unsuru olarak görüldüğü vurgulanan kararda, Kıbrıs Rum tarafı, Kıbrıs Türk halkının eşitliğine saygılı olmaya ve görüşmeleri sürdürecek gerekli esnekliği göstermeye, görüşme masası dışında süreci zora sokacak her tür eylemlerden kaçınmaya davet edildi.
Kararda, uluslararası camiaya, Kıbrıs Türk halkına uygulanan ve hiçbir hukuki dayanağı bulunmayan kısıtlamaların, BM Genel Sekreteri’nin çağrıları doğrultusunda bir an önce kaldırma çağrısı yapıldı.
KKTC Meclis kararında, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Temsilciler Meclisinin 19 Şubat 2010 tarihinde uluslararası antlaşmalardan kaynaklanan garantiler konusunda aldığı karar, kapsamlı çözüm müzakerelerinin anlamını ve zeminini ortadan kaldırmayı hedefleyen iyi niyetten yoksun bir girişim olarak değerlendirildi.
KKTC Meclis kararının tüm partilerin desteği ile çıkması çok önemlidir. Ancak karar yeterli değildir. Ve ayrıca davamıza ters düşen unsurları da taşımaktadır. Anlaşılan oybirliği ile alınan karar partiler arasında belirli bir pazarlık sonucunda,asgari müştereklerde mutabık kalınarak alınmıştır.
Kıbrıs sorununa çözüm bulmak amacıyla müzakerelerin sürdüğü kritik bir dönemde Rum tarafı yeni bir uzlaşmazlık sergilemekten geri kalmamış ve Anavatan Türkiye’nin etkin ve fiili garantisini kabul etmediğini vurgulayacak kadar ileri gitmiştir. KKTC bu aşamada müzakerelerin anlamsızlığını vurgulayarak en azından KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimleri ertesine kadar ve Rum meclisinin kararını geri alma koşuluyla müzakerelere ara verildiği kararını almalıydı. Oysa bu fırsat da heba edildi. AKP iktidarının masadan kalkmama talimatına KKTC Meclisi de uydu. Masadan kalkan kaybeder görüşü yanlıştır ve onurlu bir siyasi duruşu temsil etmemektedir. KKTC Meclisinin aldığı karar bu nedenle eksik kalmıştır ve ben dahil birçok kişiyi tamamen tatmin etmemiştir.
Kararda bana ters gelen diğer bir unsur da devamlı surette BM’nin arabuluculuğuna ve BM Genel Sekreteri’nin çabalarına destek verilmesinin vurgulanmasıdır. BM arabuluculuğu hiçbir zaman davamızı destekleyen değerlere ve kriterlere saygı göstermemiştir. BM parametreleri ve Güvenlik Konseyi kararları davamıza ve Kıbrıs Türkünün çıkarlarına ters düşmektedir. Kıbrıs sorununa bulunacak çözümde biz Kıbrıs Türklerinin mağduriyetini artıracak ve yok oluşumuza zemin hazırlayacak yıkıcı öğeleri ihtiva etmektedir. Yine de KKTC Meclisinin oybirliği ile aldığı karar kısmen de, hiç yoktan iyidir.
Esas önemli olan 2002 yılından beri iktidarda olan AKP hükümetleri döneminde Kıbrıs konusunda karar alamayan-almayan Anavatan TBMM’nin Kıbrıs siyasetimizdeki kırmızı çizgilerimizi belirtecek bir kararı hemen alıp tüm dünyaya duyurmasıdır.. Bulunacak bir çözümde olmazsa olmazlarımızın altı önemle çizilmelidir. KKTC’nin varlığına ve egemenliğine saygı gösterilmeyen bir çözümüm kabul edilmesinin mümkün olamayacağı doğrultusunda bir karar hemen TBMM’de alınmalıdır. Anavatan Türkiye Meclisi bu onurlu kararı alabilir mi? AKP iktidarı döneminde pek zannetmiyorum. Ancak biz çağrımızı yaptık; bekleyelim görelim...