30 yıldır topluma söylenen yalanlar ile kandırıldık ve bir ömür oyalandık. Bugün bakıyorum yine kendi kendimizi kandırmış bir edayla KKTC’nin Türkiye tarafından hiçe sayıldığını öfkeli sözlerle protesto ediyoruz.

Neymiş efendim, Trabzonspor’u getiren uçak direkt olarak Türkiye’den gelmiş ve Larnaka’ya inmiş. Bu davranışıyla da KKTC hiçe sayılmış ve Rumlar’a olan bakış açısı da değişmiş.

Yıllardır “KKTC”yi politik malzeme yaparak iktidarı ele geçirenler, bizleri bu konuda yalan yanlış bilgilerle donatmaya çalışmışlardır. Bu halk da KKTC’nin, kısa süre içerisinde dünya tarafından adam yerine konularak tanınacağı ümidiyle yaşadı durdu. Çünkü statükocular halkın beynini bu şekilde yıkayıp kurdukları bu yapının mamasını yiyebilecekleri bir düzen kurmak istemişlerdir.

Biri çıkıp, “Be efendiler bu KKTC’yi dünya tanıyamaz, yanlış iş yaptık” dediğinde de anında “hain” damgasını yemiş ve statükonun ejderhalarınca dişlenmeye başlanmıştır.

Adadaki meşru yönetimin aslında biz olduğumuzu söyleyenler, güneydeki yapıyı yani “Kıbrıs Cumhuriyeti”ni devlet olarak görmediklerini ve bu anlamda Rumlar’ı da tanımadıklarını dile getirmişlerdir.

“Ben adada sadece KKTC’yi tanırım, benim için orada başka bir devlet yoktur” diyenler, bugün bakıyorsunuz o tanımam dedikleri ülkeye devlet muamelesi yapmaya başlamışlardır.

Yıllar sonra uluslararası siyasetin gereklerine ve Birleşmiş Milletler’in kararlarına uygun davranan Türkiye’ye karşı şimdi kuzeydeki bazı kesimlerden öfke dolu eleştiriler yapılmaya başlanmıştır.

Türkiye, uluslararası hukukun gereği olarak Larnaka’ya direkt uçuş yapmıştır. Ancak bizler politik açıdan kuzeyde hipnotize edildiğimiz için yıllarca gerçekleri göremedik, algılayamadık ve doğruyu kabullenemedik.

Şimdi dünyanın kabul ettiği Ada gerçeğini, bizlerin de artık kabullenmenin ve buna uygun davranarak halkın çıkarları yönünde ortak milli bir politika üretmenin zamanı gelmiştir.

Gerçeklerin artık bize söylendiği gibi olmadığını ve dünyanın nasıl bir Kıbrıs istediğini iyice idrak etmenin zamanı gelmiştir. Birilerinin bizim

ensemizden çıkar sağlamasını beklemek yerine, bizim bu dünyevi gerçekleri önümüze koyarak kendi halkımızın çıkarlarını düşünmemiz gerekir.

Öncelikle BM Güvenlik Konseyi’nin 18 Kasım 1983 tarihli 541 sayılı Kararı’nı içimize sindirerek işe başlamalıyız. Çünkü kabullenmemiz gereken en önemli hukuksal realite bu kararın içinde yatmaktadır. Bu kararın tarihine de bakacak olursak, KKTC’nin ilanından üç gün sonra alınmış bir karar olduğunu görürsünüz. Tüm üye devletleri bağlayıcı nitelikte olan BM Güvenlik Konseyi’nin bu kararında KKTC’ye ilişkin saptamalar yapılmıştır. Güvenlik Konseyi kararın girişinde, KKTC’yi kuran kararın Kuruluş ve Garanti anlaşmalarına aykırı olduğu saptanmış, KKTC’yi kurma girişiminin hukuken geçersiz olduğunu ilan etmiş ve bu girişimin Kıbrıs’taki durumu daha da kötüleştirdiği kanaatinde olduğunu ortaya koymuştur. Kararın esas kısmında ise özetle şunlar beyan edilmiştir:

“KKTC’yi ilan kararı hukuken geçersizdir ve geri alınması gerekir, keza tüm devletlere “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin egemenliğine, bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesi çağrısı yapılır”.

Yine bu kararın devamında ek olarak “Tüm devletlere Kıbrıs’ta “Kıbrıs Cumhuriyeti” dışındaki herhangi bir devleti tanımama çağrısı da yapılır”.

Alınan bu karar yürürlükte kaldığı sürece KKTC’nin kabul edilebilir uluslararası bir tüzel kişiliğe kavuşması yani tanınması mümkün değildir. BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleri olan ABD, Çin, Rusya, İngiltere ve Fransa’nın oybirliğiyle bu kararı yürürlükten kaldırmadıkları taktirde mevcut anlayışın değişmesi hukuken mümkün değildir. Bir başka değişle bu karar 5 daimi üye ülkenin oybirliğiyle alacakları yeni bir kararla yürürlükten kaldırılmadıkça, Kıbrıs’ta “Kıbrıs Cumhuriyeti” dışındaki herhangi bir devletin tanınması mümkün değildir.

Şimdi anladınız mı Türkiye neden artık Kıbrıs Cumhuriyeti’ne fiilen de olsa devlet muamelesi yapmak durumunda kalmıştır? BM kararına karşı artık teslim olduğunu ve direnç göstermediğini zımnen ortaya koyduğunu dünyaya gösterebilmek için.

Çünkü çok yakında Türkiye-İsrail-Kıbrıs Cumhuriyeti arasında, bölgedeki Doğalgaz’ın ve Türkiye’den buraya gelecek Suyun paylaşımı konusunda uluslararası andlaşmalar yapılacaktır.




AV. BARIŞ MAMALI