Öncelikle belirtmeden geçemeyeceğim bir detay var ki 50 yılın sonunda Kıbrıs konusunda çözümden uzaklaşmaya devam eden yaklaşımların ne kadar etkili olduklarını da gösteriyor. Eskiden “güven artırıcı önlemlerden” bahsedilirdi. Yani ortada olan güveni daha da artırıcı, pekiştirici adımlar. Bugün ise güven “yaratıcı” önlemler, yani hiç olmayan güveni bir şekilde yaratacak adımlardı konuşmaktayız.
GYÖ denince akla ilk gelen şey Rumların Maraş’ın tamamının verilmesi ile Türkiye’nin onlara limanlarını açması istemleri gelir. Bunu AB yetkililerinden devamlı dinliyoruz. ABD yetkilileri sadece Maraş’a odaklanmış durumda çünkü limanların açılma konusunun haksız bir istem olduğunun bilincindedirler. Peki buna karşılık Kıbrıs Türkü hangi güven yaratıcı önlemi kendi hanesine yazabilecek? Ercan ve Mağusa limanlarının direk ticarete açılımı diye bir aldatmaca var ki zaten Anastasiades bunun olmayacağını defalarca söyledi. Ondan biraz daha iyi niyetli görünen Rum yetkililer de limanların AB kontrolünde açılımından söz ederler. Yani Rumların da üyesi olduğu AB kuzeyde bizim kontrolümüzde olan Ercan Havalimanını veya Mağusa deniz limanının kontrolünü ele alacaklar. AB değil de BM bile dendiğinde yine bu limanlardan KKTC menşeli ürün çıkmayacağına göre bir fayda da sağlanamayacağını anlamak isteyen her kes anlayabilir.
Müzakereler özellikle ABD’nin etkin baskısı ve arabuluculuğu ile büyük bir ivme ile yeniden başladı. Eğer gerçekten bu ivmeye daha da hız kazandıracak GYÖ ve ilgili adımlar hayata geçirilmek isteniyorsa bence Rumlara, AB’ye ve “dünyaya” güveni haklı olarak tamamen kaybolmuş olan Kıbrıs Türk halkına doğru pozitif adımlar atılmalı. Eşzamanlı olarak da Rumların güveni ortadan kaldıran yaklaşımlarının önüne geçilmelidir.
Bugün haksız ambargolar altında inleyen KKTC ve Kıbrıs Türk halkıdır. O zaman en doğal hakkımız olan ticaret yapmamıza izin verilse bu güven yaratıcı bir önlem olmaz mı?
Kıbrıslı Türk spor takımlarının uluslar arası arenada spor yapmalarına izin verilse hem insan haklarımız tanınmış hem de bu güven yaratıcı bir önlem olmaz mı?
Deep Purple rock gurubunun KKTC’ye gelip konser vereceği medyada çıkar çıkmaz internet sayfalarında Türklerin Rum bebekleri katlettikleri gibi manyakça yazıların yayınlanması ve müzisyenlerin buraya gelip konser vermesinin önlenmesine çalışan Rumlar bunu yapmaktan vazgeçseler bu güven yaratıcı bir önlem olmaz mı? Hatırlarsanız Jennifer Lopez’e Rumlar tarafından aynisi yapılmış ve konser önlenmişti.
Rum halkı ile ahenk içerisinde bu müzik etkinliğini tamamen siyasi bir saçmalığa dönüştüren Rum hükümeti İngiltere’deki elçiliği vasıtası ile bu konserin gerçekleşmesini engellemekten vazgeçse hem normal bir insanca davranış hem de bu güven yaratıcı bir önlem olmaz mı?
İskandinav ülkelerinden çarter uçakla KKTC’ye turist gönderen turizm acentesine Rum elçiliği tarafından tehditler yağıp aleyhlerine milyonlarca Euro’luk dava açılma girişimlerini Rum yetkililer yapmasa bu güven yaratıcı bir önlem olmaz mı?
KKTC limanlarına bir zaman gemisi yanaştı diye gıyabında tutukluluk kararı çıkarılan gemi kaptanları ve mürettebatlarına bu ırkçı ve medeniyet dışı yaklaşım Rum yetkililer ve hükümeti tarafından yapılmasa bu güven yaratıcı bir önlem olmaz mı?
Rumlar 1963’te olanlardan dolayı ve 15 Temmuz 1794’te olanlardan dolayı özür dilemeyi bırak en azından üzgün olduklarını açıklasalar bu güven yaratıcı bir önlem olmaz mı?
Kısaca Kıbrıslı Türklere her fırsatta yaşam şansı vermemek için ellerinden geleni yapan Rum hükümeti ve halkına bundan artık vazgeçmeleri telkini dünya güçleri tarafından yapılsa bu güven yaratıcı bir önlem olmaz mı?
Rumlar da gerçekten bu yaklaşımlarından vazgeçip müzakerelere odaklansalar ve bizlerin atacağı GYÖ adımlarını talep edeceklerine karşılık beklemeden onlar sadece yukarıda sıraladığım adımları atsalar bence Kıbrıslı Türkler de gerekeni yapacaktır. Tabi tüm bunların olması için GYÖ dendiğinde bunun sadece Türkler tarafından yapılması gerektiğini Rumlar kafalarından silerlerse…