Kıbrıs’ta bir Don Kişot
Göreve geldiği günden itibaren Kıbrıs müzakere sürecini baltalamayı başaran ve her fırsatta Türkiye’nin Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti’nin egemenliğini tanımasını, limanlarını KC bandıralı gemilere açmasını ve müzakereleri Rumlarla Türkiye Cumhuriyeti’nin karşılıklı yürütmesi istemini marifet bilen Rum lider Anastasiades, son yaptığı açıklamalarla bu sorunu çözme becerisinden ne denli uzak olduğunu da tüm dünyaya bir kez daha kanıtlamış oldu.
Seçilmeden önce bir şekilde tüm dünya güçlerini Kıbrıs sorununu çözebilecek lider olduğuna inandıran Anastasiades aslında bu çevreler için büyük bir hayal kırıklığıdır. Güneydeki son seçimler öncesinde dünya güçlerinden birisinin büyükelçisine yarım yüzyılda çözülemeyen bu sorunun neden çok yakında çözüleceğinden bu kadar emin olduğunu sorduğumda bana “Anastasiades!” diyerek tek bir kelime ile cevap vermişti. Bugün ayni büyükelçi Anastasiades’in gazabına uğrayanlardan biridir.
Son açıklaması ya Anastasiades’in esas amacının Kıbrıslı Türklerle federal bir yapı değil Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti’nin Türkiye tarafından resmen tanınması olduğunu ya da cidden işgal ettiği makamı gerektiği şekilde dolduramadığını göstermektedir. Yani ya bir hayalperesttir ya da beceriksiz.
50 yıldır çözülemeyen bu konu için kendisini terk ettiği müzakere masasına dönmek için teşvik edenlere “masaya dön diyen uluslararası çevrelere beni baskı altına almayın, hiçbir koşul altında tehdit ve baskılar altında müzakerelere sürüklenmeyi kabul etmeyeceğim” diye veryansın eden Anastasiades müzakere edilmeden çözüm olmasını mı bekliyor?
Anastasiades: “Genel Sekreter, John Kerry, Joe Biden, Rusya Dışişleri Bakanıve hatta ayakta kısa bir görüşme yaptığım Erdoğan bile çözüme yönelik iyi niyetli adımların devamına vurgu yaptı. Türkiye limanlarının açılmasını beklerken Navtex ile karşılaştık”. Tanrı aşkına, bu adam cidden Türkiye limanlarının açılacağını mı bekliyordu? Hem de kendisi masayı terk ettikten sonra… Bu olabilir mi? Anastasiades bu kadar saf olabilir mi?
Anastasiades devamla BM Genel Sekreteri Ban, ABD Güney Lefkoşa Büyükelçisi Koenig ve diğer yabancı faktörleri kendine baskı yapmakla suçladı. Yani müzakereleri tekrar başlamasını isterseniz vay halinize! Hemen Nikos efendinin gazabına uğrarsınız…
Bu “baskıların” neden yapıldığını ise söyle açıklıyor Anastasiades: “Yani Kıbrıslı Türklerin Kıbrıs Cumhuriyeti’nin doğal zenginliklerine ortak olmaları ve bizi tehdit ettikleri B Planının da seçme şansları olması niçin”. Yani Kıbrıs’ta kendimizi ortak görme “küstahlığını” gösteriyoruz diye rahatsız beyefendi. Bu adam “Avrupalı”ymış!
Son olarak Nikos Bey ABD Büyükelçisi John Koenig’e sert bir protestoda bulunmuş ve Koenig’in “Türkiye’nin eylemleri karşısında tahammül ve tarafsızlık göstererek başka şeyler yaptığını” öne sürmüştür. ABD Büyükelçisi de olsa tarafsız olmak ne haddine. Her zaman Rum’un tarafında olmazsa o da cehenneme!
Anastasiades önce kendisini, Rum tarafını sonra da tüm müzakere sürecini köşeye sıkıştırdı ama hala daha kendi dışında herkesi suçlamaktadır. Nikos haklı, tüm dünya haksız.
Kıbrıslı Türkler diye bir şey zaten yok. Tüm sorunları Türkiye ile.
“Çözüm” Türkiye’nin Rum Cumhuriyetini tanıması, Kıbrıslı Türklerin sadece bir azınlık olarak Rum egemenliğinde yaşaması.
Bu Don Kişot’la bu iş olmaz! Federal Kıbrıs’tan bahsediyorum. Olsa olsa iki ayrı devletin yan yana yaşaması “dünya” tarafından da kabul görür. Anastasiades sağ olsun, o günler yakın gibi görünüyor…