ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın adaya yaptığı ziyaretin yarattığı hareketlilik göz ardı edilemeyecek bir gerçek. Kıbrıs Türk ve Rum basını analizlere ve perde gerisinin detaylarının ortaya çıkardıkça bunu ekranlara ve gazete sayfalarına taşımaya devam ederken sokakta dolaşırken veya bir kahvede sohbet ederken bile vatandaşların Biden ziyaretini tartıştıklarını gözlemlemek mümkün. Peki bu ziyaret gerçekten bu kadar önemli miydi yoksa biz Kıbrıslılar bu olayı kendimizi dev aynasında görmek için abartıyor muyuz?

Kıbrıs konusunu artık sadece Kıbrıslı Türk ve Rumlar ile Anavatanlarından ibaret görmeyip jeopolitik dünya gerçeklerinin Kıbrıs sorununun seyrini çok etkileyeceğini ve Joe Biden’ın adaya yaptığı ziyaretin de bu doğrultuda ve çok önemli olduğunu kabul etmeliyiz.

Ziyareti esnasında Biden’le tanışmak, çok kısa olsa da sohbet etme fırsatını buldum. Amerika’da iken takip ettiğim o etkili siyasetçinin kişilerle birebir temasındaki etkileyici davranışlarını bizzat hissettim. Her tanıştığı kişiyle bir şekilde iletişim kurup etkilemeyi normal bir davranış haline getirmiş birisi. Yaklaşan ABD Başkanlık seçiminde de aday adayı olacağı kesin.

Kıbrıslı Türk ve Rum siyasi parti ve STÖ temsilcileri ile buluşup yaptığı konuşmada önemli saptamalar ve mesajlar verdi. Bunların başında ABD olarak bir çözümü empoze etmek niyetinde olmadıklarıydı. Bu noktayı değişik cümlelerle tüm ziyareti boyunca da vurguladı. Bu, aslında önemli bir noktadır çünkü Rumlar Annan Planını reddediş nedenlerinin başında planın dışarıdan empoze olmasını göstermişlerdi.

Ziyareti boyunca iki tarafa eşit davrandığını söyleyememekle beraber KKTC topraklarına geçip Cumhurbaşkanı Eroğlu ile görüşmesi, bu görüşmenin talebinin de ABD resmi kaynaklarından gelmesi bence kayda değer ve önemsenmesi gereken bir olaydır. Her ne kadar, ya Rumların şımarık baskılarından etkilenerek veya planlanmış bir ABD politikasının bir adımı olarak “Kıbrıs’ta tek bir meşru hükümeti tanıdıklarını” vurgulamışsa da, ABD Başkan Yardımcısı’nın KKTC Cumhurbaşkanı’nı ziyaret edip görüşmesi ve sonra da yemekte iki lider ve BM Temsilcisi ile bir nevi mini-müzakere yapması da Kıbrıslı Türkler açısından önemli idi.

Neticede Biden’ın verdiği söylemler ve mesajlar bize artık Kıbrıs konusunun seyrinin de eskiye nazaran değişeceğini belirtmiş durumdadır:

1. ABD Kıbrıs adasını çok önemsiyor ve birleşecek bir Kıbrıs’ı “sorunlu bir doğu Akdeniz’de yükselen liderlik sergileyecek önemli bir stratejik ortak” olarak görüyor. Bu cümle çok önemsememiz gereken bir cümledir. Rus gazının Avrupa’dan çıkarılıp İsrail-Kıbrıs gazı ile yer değiştirmesi jeopolitik açıdan geleceği ve dünya dengelerini değiştirebilecek bir adımdır. Yani

Rusya ile batı arasındaki yeni soğuk savaşa yol açabilecek somut adım Kıbrıs üzerinden atılabilir. Nitekim Rusya Biden’ın buradaki görüşmeleri devam ettiği anlarda dengeleri değiştirebilecek bir adım attı ve Çin ile müthiş boyutta gaz satış anlaşması imzaladı.

2. İki Liderle görüşme sonrası açıkladığı “yakınlaşmalar” içerisinde bence dikkat çekeni liderlerin artık ayda en az iki görüşme yapacaklarıydı. Şu ana kadar Anastasiades ve ekibinin müzakere sürecini devamlı yavaşlattığı gerçeği olduğuna göre bu açıklama Anastasiades’in kulağının biraz da olsa çekildiğini gösteriyor. Tabi Rumların sözlerini tutup tutmayacaklarını önümüzdeki haftalarda göreceğiz.

3. Maraş konusu Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun yaklaşımı ile sadece “iki lider bu konuda anlaşırsa ABD her konuda destek vermeye hazırdır” ifadesi ile şimdilik geçiştirildi. Daha önce defalarca vurguladığım gibi Maraş’ı şu anda masaya getirmek sürece aslında zarar verir. Cebine Maraş’ı alacağını hisseden Anastasiades şu ana kadar sergilediği katı, uzlaşmaz ve masadan kaçan duruşunu daha da artıracaktır. Maraş elden giderse Türk tarafı olarak yüz yıl daha beklesek Rumları masada bir daha göremeyiz ve KKTC’ye ve Kıbrıslı Türklere uygulanan insanlık dışı ambargolar da devam eder gider.

Sonuç olarak ziyaretin ABD’nin konuya verdiği önemi ortaya çıkardığını söyleyebiliriz. Henüz “artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” diyemeyiz belki ama ABD’nin giderek artacak bir ilgisinin de süreci etkileyeceği kesin.