KKTC’DEN GÜNEY’E PARA AKIŞI ÖNLENMELİ
Rum yönetimi, Rumların KKTC’den alış-veriş yapmasını engellemek için her yola başvuruyor. Bunu bir devlet politikası olarak belirledi…
Rum polisi, KKTC’den alınan ürünlere sınır kapılarında el koyuyor..Yüksek para cezası kesiyor…
KKTC’ye ayin veya gezmek için geçen Rumlar Türk esnaftan alış-veriş yapmamak için içme sularını ve yiyeceklerini dahi beraberlerinde getiriyorlar…
Son olarak, bugün manşetimizde de yer aldığı gibi, Başpiskopos Hrisostomos Paskalya nedeniyle Rumların KKTC’ye geçeceğini bildiği için özel bir paskalya mesajı yayınladı.
Bu mesajda, Rumların KKTC’den alış-veriş yapmamalarını, Ercan uçak alanından uçmamalarını istedi…
YA KKTC NE YAPIYOR?
KKTC’de ise Güney’den alış-veriş konusunda milli bir politika maalesef belirlenmedi..,
Bu nedenle, olay güneyde küçük çaplı alış-veriş boyutunu çoktan aştı, alış-veriş giderek daha çok Güneye kayıyor
Paranın Rum tüccara akması, bugün büyük bir ekonomik kriz içinde bulunan KKTC’nin önemli bir sorunu haline gelmiş durumdadır.
Kıbrıs Türkleri, kredi kartı ve nakit olarak Güneyde yılda 40-50 milyon euro para harcıyor..
Buna karşılık Rumların hem Türkiye ve hem de KKTC’de yaptıkları toplam alış-verişin tutarı ise yılda 10-12 milyon euro…
Ve asıl önemli olan Rumlar bu paraları çarşıya canlılık getirecek alış-verişlere değil, kumarhanelere, gece kulüplerine ve çok merak ettikleri Türkiye’yi tanıma gezilerine harcıyor…
Bizim nüfusumuz onların üçte biri olmasına, ekonomimiz onların ekonomisinin yarısından da küçük olmasına ve gelir düzeyimiz onlardan daha düşük olmasına karşın, Rumlardan nerdeyse 3-4 kat fazla harcıyoruz…
Türkiye’den gelen paranın önemli bir bölümü özellikle memurlarımız tarafından doğrudan Rum çarşısına akıtılıyor…
KKTC’den maaş alan, bu devletin hastanelerini, yollarını, okullarını kullanan insanlar, KDV’sini Rum devletine ödüyor, Rum işadamlarını zengin ediyor…
Bunun sonucu olarak, piyasada nakit darlığı var, tüccar elindeki malı satamaz, esnaf siftah yapamaz durumda, mağazalar ve şirketler kapanıyor, işadamlarının geliri azalıyor, çekler karşılıksız çıkıyor, çek yasağına girenlerin sayısı ve işsizlik artıyor, kredi borçları ödenemiyor, devlet vergi gelirlerini kaybediyor, bütçe açığı bu nedenle büyüyor, devlet cari harcamalarını bile karşılamakta zorlanıyor, Türkiye para göndermese maaşlar ödenemiyor, devletin alım ve ihale ödemeleri yapılamıyor…
Tabii bu sıkıntıda KKTC’nin yapısal sorunlarının çözülmeyişi de çok önemli rol oynuyor, bu inkar edilemez…Ne ki, Güney’e akan paranın da çarşıyı sarstığı bir gerçektir…
HÜKÜMET VE İŞVERENLERE GÖREV DÜŞÜYOR
Bu gidiş, doğru bir gidiş değildir…
Hükümetin, tüm sektörlerin, tüm sivil toplum örgütlerinin ortak bir platformda bir araya gelip konuyu tartışmaları ve ekonominin Güney’e kaymasını önlemek, her yıl Rum’a akıtılan 40-50 milyon euro’nun KKTC’de kalmasını sağlamak için alınacak önlemleri belirlemeleri şarttır…
İkide birde hükümetin karşısına dikilip borç ertelemesi isteyen iş adamları, maaş artışı isteyen ve hiçbir özveriyi kabul etmeyen sendikalar, ucuz kredi, teşvik isteyen esnaf , sanayici ve işveren örgütleri bu sorumluluktan kaçamaz…
Ne acıdır ki bundan birkaç yıl kadar önce, KKTC’yi savunan ulusal örgütlerimizin başlattığı “yerli malı kullanalım” kampanyasına, ekonominin Güneye kaymasından en fazla etkilenen esnafımızın örgütü Esnaf ve Zenaatkarlar Odası’ndan ve diğer ekonomik örgütlerden “barışçı-Rum dostu, birleşmeci” imajları bozulmasın diye destek bile gelmedi…
Ulusal örgütler, paramız işadamlarımızın cebine aksın diye, Halka “yerli malı kullanın, KKTC’den alış-veriş yapın” diye çağrılar yaparken, ekonomik örgütler kampanyaya ilanlarla, açıklamalarla, toplantılarla, fiyatları Güneyin altına çekmekle destek vereceğine tam bir suskunluk içinde ve “onlar uğraşsın, biz paraları kapalım” zihniyetiyle pek destek vermedi…
Daha şimdi sınırlar varken bile alış-veriş Güneye kayarken, esnaf iflas bayraklarını çekmişken, birleşik bir ekonomide ne hale geleceklerini bile düşünmüyorlar…
“Barışçı-uzlaşmacı” görünsünler ve dış güçlerden alkış alsınlar diye bir an önce “birleşme olsun” nutukları atıyorlar…
Rumla birleştiklerinde sanki ihya olacaklar ve sanki başları göğe erecek!
Kendilerinden kat kat güçlü bir ekonomi ile birleştiklerinde ekonomideki POLARİZASYON teorisi uyarınca ayakta kalmaları için şart olan sermaye ve emeğin daha güçlü ekonomiye doğru hızla kayacağını ve kısa sürede Rum tüccar tarafından yutulacaklarını, ellerindeki acentelikleri kaybedeceklerini ve Rum tüccarın insafında, onların aracısı haline geleceklerini bile göremiyorlar…
RUM SİLAHLANMASI FİNANSE EDİLİYOR
En kötüsü ise Güney’e akıtılan bu paralarla Rum silahlanmasının finanse edilmesidir…
Anavatanın kendi fakir Halkının boğazından keserek bize gönderdiği paralardan Güney’de harcanan her kuruş; silah, mermi, tank, füze olarak, günü geldiğinde bize ölüm kusmak üzere Rum silah alımlarına girmektedir…
Rum yönetiminin bütün Dünyada aleyhimize yürüttüğü propaganda kampanyasını finanse etmektedir…Bize düşmanlık kusan, topraklarımızda gözü olan, bize egemen olmak isteyen, Rum devletinin ve ekonomisinin güçlenmesine, Rum şirketlerinin büyümesine ve Rum Halkının zenginleşmesine yaramaktadır…
Bunu da mı göremiyoruz? Bu gaflet daha ne kadar sürecektir?
Hükümet vakit geçirmeden bir EKONOMİ KONGRESİ toplamalıdır…
Bu Kongreye tüm işadamı, üretici ve esnaf örgütleri yanında üniversiteler de katılmalıdır…
Bu toplantıdan herkesin kabul edip uyacağı ulusal bir ekonomi programı çıkmalı ve bu program, KKTC’nin kendi ayakları üzerinde durması için süratle hayata geçirilmelidir…