Yaklaşık bir yıl önce yazdığım “Kıbrıs’ta Türkler ve Rumlar çözüme ulaşabilir mi?”

başlıklı yazımda Kıbrıs’ta Türkler ve Rumların olası bir çözüme olan yaklaşımlarını irdelemiştim.

O yazımdan bazı alıntılar yapıp bugün geldiğimiz duruma bağlamak istiyorum.

Kıbrıs’ta Türkler ile Rumlar arasında bir “çözüm” olacaksa acaba nasıl olabilir?

Bu soruyu 50 Kıbrıslı Türk ve 50 Rum’a sorsak bence çok değişik cevaplar alırız.

Esas sorun da aslında bu detayda gizli.

Zaten bu nedenden dolayı “çözüm” kelimesini tırnak işaretleri içerisine aldım çünkü müzakere eden iki ayrı taraf olarak çözümden ne kastettiğiniz bile farklı ise ve o çözümü tanımlayamıyorsanız, buna nasıl ulaşabilirsiniz ki?


Örneğin kalıplaşan ve özellikle iki halkın liderleri tarafından devamlı söylenen ve hepimizin artık ezbere bildiği bazı terimleri açarsak iki tarafın ayni kelimeleri kullandığında bile farklı şeylerden bahsettiğini görürüz. Gelin birkaç örnekle bu tezimi ortaya koyalım:


İki toplumlu,iki bölgeli: Rumların bundan anladığı anlaşmanın imzalandığı gün genelde Kıbrıslı Türklerin yaşadığı ve sınırları hayali olan bir bölge, geriye kalan da Rumlar için geçerli. Tabi isteyen istediği yere taşınabilir ve istediği taşınmaz malı alabilir, yani Rum-Türk zamanla iç içe yaşar duruma gelebilir çünkü Rumların nüfus çoğunluğu olduğundan korkacak bir şeyleri de yok. Türkleri domine edecekleri kesin.


Türklerin bundan anladığı ise tam ters! Eskiden iç içe yaşarken başlarına gelen saldırıların bir daha yaşanmaması için sınırları kesinleşmiş, Türklerin ayrı yaşadığı ve Rumların gelip iç işlerimize karışamayacağı bir yapı.


Siyasi eşitlik: Rumların bundan anladığı en basite indirilmiş şeklidir. Yani bir ülke varsa ve bunun vatandaşları varsa o zaman yasalar altında hepsi eşittir ve bu yeterlidir.

Zaten nüfus çoğunluğu onlarda olduğuna göre Türklerin onlara karşı bir tehlikesi söz konusu olamaz.


Türklere göre ise bu iki kesimlilikten başlayarak gelen ve halklar arasında olacak bir eşitliktir. Yani Kıbrıs Türk halkı ile Kıbrıs Rum halkı yeni kurulacak ülkede iki eşit halktır. Bireysel eşitlik başka bir olaydır ama iki halkın eşitliği, nüfus yapısı ne olursa olsun kesindir ve bundan taviz vermek söz konusu olamaz.

Egemenlik: Rumlar, yine nüfus olarak var olan dengesizlikten ve bunun onlara verdiği güvenden hareket ederek, tek egemenlikten bahsetmektedirler. Sanki de tek bir Kıbrıs halkı varmış ve yapılacak anlaşma da bu tek halkın var olduğunu tescil edecekmiş gibi hareket etmektedirler.


Hatta yeni bir oluşum yerine olası bir anlaşma sonucu Türklerin Kıbrıs Cumhuriyetinin devamı olacak bir çatı altına girmelerini savunmaktadırlar.

Kıbrıslı Türkler ise hem 1960’ta hem de Annan Planı sürecinde yapılan referandumda olduğu gibi var olduğu tescillenen Kıbrıs Türk halkının “Self Determination” yani kendi kaderini kendi belirleme hakkının adada iki halkın ve iki ayrı egemenliğin olduğunu da gösterdiğine inanıyor.

Yani eğer Kıbrıs’ta yeni bir ortak ülke kurulacaksa bunun iki egemen eşit ortağı da olacaktır ve bunlar da Kıbrıs Türk halkı ile Kıbrıs Rum halkı olacaktır.

Kıbrıslı Türkler var olan self determinasyon haklarından vazgeçip Kıbrıslı Rumların yönettiği bir ülkeye yama olmayı kabul etmemektedirler.


Bugün dış etkenlerin yardımı ile müzakerelere tekrar başlamış durumdayız. Gerçekte iyimser olunacak hiçbir somut şey yokken bile verilen beyanatlar sanki de çözümün kapının ardında olduğunu müjdelemektedir.

Ancak Türk tarafı olarak çok dikkatli olmamız gereken bir sürece girdiğimizin bilincinde olmalıyız. Yıllar önce birileri tarafından pişirilip önümüze konan Annan Planı Rumlar tarafından reddedilirken ne yazık ki Kıbrıslı Türklere yapılan korkunç baskı ve yalanlarla dolu kampanya sonucu da Kıbrıslı Türkler’den “evet” çıkarabilmişti.

İşte o gerçek şu anda üzerinde çalışılan planın bizler için Annan Planı’ndan çok daha kötü bir içeriğe sahip olacağını mutlak kılmıştır. “Dünya” da sadece Rumları tatmin etmek için bizden tavizler koparmaya çalışacaktır.


Tehlike kapıya dayanmıştır. Masada tüm detayları çok iyi izlemeli ve Kıbrıs Türk halkının haklarını sonuna kadar savunmalıyız. 1974’ten beridir bu topraklarda özgür yaşayan Kıbrıs Türkü onurlu ve yaşayabilir, egemen eşitliğe dayalı bir anlaşma olmayacaksa Rum Cumhuriyeti’nde ikinci sınıf olmaya mahkum edilemez.