Kuzeyde özgürlük-güneyde kısıtlama

Gündemde o kadar önemli konu var ki arka arkaya yazılar yerine bir yazıda kısaca değinmek istediğinizde zorlanıyorsunuz. Yine de önemli iki konuyu bekletmeden sütunuma taşımak istedim.

Ülkemizde devletimize inanan çok büyük bir çoğunluk varken ne yazık ki gürültücü ve dış bağlantılı bir azınlık da KKTC’nin adım adım ortadan kaldırılması için çalışmakta. Dış basına verilen açıklamalar, uluslar arası etkinliklerde yapılan konuşmalar devamlı KKTC’nin bir muz cumhuriyetinden de aşağı ve özgürlükten yoksun bir yapıya sahip olduğu hatta Türkiye’nin burada militarist bir baskı rejimini kurup yönettiği devamlı vurgulanır bu parazit yapı üyeleri tarafından. Hedef, bir yolunu bulup KKTC’yi ortadan kaldırıp Rum şemsiyesi altında yaşamak, Rum’un tüm adaya egemenliğini yaydığı bir yapıda eski hizmetlerinden dolayı “efendi” olarak yaşam sürmek. Bunun adı da “barış savaşçısı” ya da “özgürlük savaşçısı” olmak. Kulağa ne hoş geliyor ama…

Dürüst bir insan KKTC’de özgürce bir yaşam olduğu ve hatta burada olan özgürlüklerin birçoğunun o bazılarının çok göklere çıkardığı AB ülkelerinde olmadığı gerçeğini teslim ederler. Ancak dediğim gibi “dürüst” bir insan! Amaç her fırsatta KKTC’yi yalan yanlışla yerden yere vurmak ve Rum’u örnek olarak göstermekse de tabi ki KKTC’de olan özgürlüğü yokmuş gibi eleştireceksiniz.

Aslında KKTC’de bazı konularda halkımıza fırsat tanınması özgürlük sınırlarını zorlamakta hatta aşmaktadır. Örneğin sivil toplum örgütlerinin eylem yapma hakları. Tabi ki gerektiğinde eylem yapma hakkına sahip olacaklar. Neticede özgür ve demokratik bir ülkede yaşıyoruz. Ancak siz bu eylem hakkını kötüye kullanır ve başka vatandaşların haklarını gasbetmeye veya onlara zarar vermeye kalkarsanız da bu tamamen yanlış olur. Size verilen özgürlüğü kullanırken benim özgürlüğüme tecavüz edemezsiniz.

Şu veya bu STÖ eylem yapacaksa yolarlı kapatıp tüm trafiği tıkayamaz. Bu benim o yoldan geçme özgürlüğüme saldırıdır. Ayni şekilde bir sendika meclis önünde eylem yapacaksa bu Cumhuriyet Meclisi’nin kapılarından girip devam etmekte olan parlamento toplantısına müdahale edemez. Ederse de yasayı çiğnedikleri için gerektiği şekilde cezandırılmalıdırlar. Bu her demokratik ülkede

eminim böyledir. Yoksa bir kaos bir anarşik ortam başlar ki bu da demokrasi ile yönetimle bağdaşmaz.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde düşünce özgürlüğü anayasamız tarafından her bireye garanti edilmiştir ve bu yürürlüktedir. Kimse düşündüğünü yasal çerçevede ifade ettiği için mahkemeye düşmez. Ancak güneyde bu böyle değildir.O bazılarının örnek gösterdiği ve özlem duyduğu Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti her fırsatta kişi hak ve özgürlüklerini kısıtlamakta, din ile devlet işlerini karıştırarak laikliğe fırsat vermemektedir.

İşte son marifetleri: 2 Nisan’da geçirdikleri bir yasa ile gerçekleşip gerçekleşmediği tarihi bir konu olmasına rağmen siyasi istismarın daniskasını yaparak Rumlar sözde ermeni soykırımı denilen saçmalığı kabul etmeyen bireylere 5 yıl hapis cezası verilmesini öngören yasayı meclislerinden geçirdi. İşte alın size “özgür” toplum!

Yarın kendimizi Türk diye tanımlamamızı de yasal düzenlemeyle suç yaparlarsa şaşmayınız. Batı Trakya’da Yunanistan bunu yaptı. Oradaki soydaşlarımız yasal olarak kendilerini “Müslüman Yunanlı” olarak tanımlamak zorunda Evet, Ab içerisinde “Türk” kelimesi de tabelalarda bile yasaklandı.

Hani düşünce özgürlüğü? Hani insana saygı?

Altına girmek istenen “Avrupalı” ülke ve halk bunlar mı? Bu mu Kıbrıs Türk halkına layık gördüğünüz?