OSMANLI TÜRK İMPARATORLUĞU VE KIBRIS

Osmanlı Türk Devleti ve Venedik ilşkileri Sultan Yıldırım Beyazıt devrinde başlamıştır. Fatih Sultan Mehmet Han’ın İstanbul’u fethinden sonra gelişmiştir. Çünkü İstanbul’un Türklern eline geçmesi, Osmanlı Türk Devleti ve Venedik arasındaki, rekabeti ve düşmanlığı daha da ar-tırmıştır.

Venedik Bizans İmparatorluğunun zayıflığından yararlanarak, doğu-da bir çok imtiyazlar ve şark ticaretini elde etmişdir. Fatih’in İstanbul’u fethetmesi ile Venedik bir çok imtiyazlarını ve doğudaki egemenliğini tavsiye etmek zorunda kalmıştır. Venedik ise şark ticaret yollarını kendi hayat damarı olarak görüyordu. Bunun için her ne pahasına olursa olsun elde tutmak kararında idi.

Bu nedenlerle, iki devlet arasında uzun yıllar devam eden birçok sa-vaşlar olmuştur. Bu savaşlar sonunda Venedik birçok kale, Liman ve a-dayı Türklere bırakmak zorunda kalmıştır.(1).

Fatih İstanbul’un fethinden sonra Kıbrıs’la da ilgilenmiş ise de Memlük Türk Devleti’nin egemenliği altında olduğu için daha ileri gitmek iste-memiştir.

Osmanlı Türkleri’nin 1466’da Karaman Beyliğini ortadan kaldırarak, Akdeniz bölgesine inmeleri yüzünden, Memlük Türk Devleti ile araları açıldı. İki Türk devleti arasında büyük bir rekabet vardı. Karaman Beyli-ği üzerindeki nüfus savaşını, Osmanlı Türkleri’nin ilhak edip noktalama-sı, birbirine düşman iki rakip olmalarına vesile oldu.

Osmanlı Türkleri ve Memlük Türkleri arasında savaş (1485-1491) tüm şiddeti ile devam ediyordu. Venedik, bu savaş sırasında iki Türk devletinden birinin Kıbrıs’ı işgal etmesinden korkuyordu. Osmanlı Türk donanmasının, Mağusa limanını bir hareket üssü olarak kullanması iste-mini Venedik kabul etmedi. Haç elinde tuttuğu Kıbrıs’tan, İslâm Birliği ülküsünü gerçekleştirmek için yola çıkan Osmanlı Türk Devleti’ne üs vermemişti.

Türkler ve Venedikliler arasında mücadele gidiyordu.

Venedikliler üs vermemekle de kalmamışlar, donanmalarını Mağuso’ya göndererek, Osmanlı Türk Devletini savaşla tehdit etmişler-dir. Sultan II. Beyazıt bir yandan Osmanlı-memlük savaşı giderken, di-ğer yandan Kıbrıs’ta ikinci bir cephe açmayı göze alamamıştır.

Venedikliler de Osmanlı-Memlük savaşından yaralanıp, Kıbrıs’ı 1489’da kendi egemenlikleri altına sokmuşlardır. Memlük Türk Sultanına da başvurarak, Kıbrıs Lüzinyan Haçlı krallarının Mısır’a ver-mekte oldukları vergiyi, kendilerinin de vermeye devam edeceğini res-men bildirdiler. Venedikliler bu vergiyi 1517 yılına kadar da, Memlük Türk Sultanlarına vermeye devam etmişlerdir.

Yavuz Sultan Selim Han’ın Mısır’ı 1517’de Türk devletine katması, Venedik’te büyük heyecan oluşturdu. Venedik devletini sıranın Kıbrıs’a geleceği korkusu sarmıştı. “Mısır Fethi” Yavuz Sultan Selim Han, Kahi-re’ye gitmesinden hemen kısa bir süre sonra, Silahtarlar kelhüdası Ali Ağa’yı Kıbrıs’ın haracını istemek üzere, dört kayıkla Kıbrıs’a gönder-miştir.(2). Bu

ziyaretten hemen sonra Venedik Hükümeti, Kahire’ye Aloisio Mocenigo ve Barilomeo Contarini isimli iki elçiyi 17 Eylül 1517’de göndermiştir. Elçilerin görevi Türk Padişahını tebrik etmek, Ve-nedik Devletinin Kıbrıs için Mmelük Türklerine vermekte olduğu vergi-yi, Osmanlı Türk Devletine vermeye hazır olduklarını bildirmekti. 1517 yılı sonralarında yapılan anlaşmaya göre Memlüklerin tarihi olan Os-manlılar’ın yüksek egemenliğini Venedikliler kabul ediyordu.

Anlaşmaya göre, “Venedik Cumhuriyeti, Kıbrıs adasının tasarrufuna karşılık Mısır Sultanı’na vermekte olduğu yıllık sekiz bin Dukalık vergi, bundan sonra Osmanlı İmparatorluğuna verilecekti(3). Artık Osmanlı Türklerine vergi vereceklerdir. Osmanlı Türk İmparatorluğunun Kıbrıs üzerindeki egemenliği, Venedik’le siyasi ilişkisini kestiği 14 Mart, 1570 tarihine dek devam etmiştir.

Venedik Devleti, Kanun-i Sultan Süleyman devrinde Osmanlı Türk İmparatorluğundan bazı ticari imtiyazlar elde etmeyi başarmıştır. Yapı-lan antlaşmaya göre Venedik Şark ticaretini güvence altına almıştır. Ya-pılan antlaşmaya göre:

1. üç yılda bir atanacak olan Venedik büyükelçilerinin saptanarak, hiçbir surette hapsolunmyacaklar,

2. Türkiye’de ölen Vnedikliler’in miras anlaşmazlıklarını büyükel-çileri çözecek,

3. Venedikten kaçan askerler geri Venediğe verilecek, Müslüman olanlar için de nefer başına bir akçe verilecek,

4. Venedik Kıbrıs için vermemekte olduğu yıllık vergiyi 10.000 dukaya çıkaracak,

5. Venedik, Zanta adasının tasarrufuna bedel olarak da 5.000 duka vermeyi kabul ediyordu.(4)

Batılı tarihçilerin “ Muhteşem Süleyman” dedikleri Kanuni Sultan Süleyman Macaristan ovalarından zaferlerle geçerek, Viyana kapılarına kadar dayanmıştı. Avrupa’nın ortasında otağı Humayunis kurmuştu. Türk adalet ve cihangirliğinin parlak bir örneğini Avrupalılar göstermiş-ti.

Osmanlı Cihan Dveleti’nin ticaretini sekteye uğratan, deniz yollarını kesen, Hristiyan korsanlara gizlice yardım eden Venedik Cumhuriyetini İstanbul’a döner dönmez ortadan kaldırmağa Kıbrıs’ı bir “Osmanlı Eyaleti” haline getirmeğe karar vermişti. Ne var ki bu büyük cihangir Türk Padişahı Kanuni Sultan Süleyman’ın ömrü, Türk donanması ile Ve-nedik Cumhuriyeti’nin üzerine yürümeye yetmemişti.

Babasının bu gayesini gerçekleştirmeyi Cenaballah oğlu II. Selim Han’a nasip etmiştir.

SİYASİ VE STRATEJİK NEDENLER

Osmanlı Türkiyesi Balkanlar, Anadolu, Filistin, Suriye, Irak, Mısır, Trablusgarp ve Cezayir Türk toplulukları üzerine uzanıyordu. Doğu Akdeniz’de Türk-İslâm toprakları ortasında Haçlıların bir kalesi vardı: Kıbrıs… Kıbrıs, Hilâl ve Haç kavgasında hep Müslümanlara karşı üs ol-muştu.

Osmanlı İmparatorluğu ile Venedik Cumhuriyeti arasında büyük bir rekabet vardı. Venedik küçük bir devlet olmasına karşın, Papalık ve Hristiyan Avrupa’dan aldığı destekle, Türk Devletinin attığı her adımda engellemeye çalışıyordu. Venedik elinde tuttuğu Kıbrıs, Girit ve diğer adalarla Türk Devletinin genişlemesine engel oluyordu. Küçük Venedik, Türk , ilerleyişini durdurmaya çalışıyordu.

1463’den beri aralıklarla devam eden Osmanlı-Venedik savaşlarında,

Venedikliler Kıbrıs adasını üs olarak kullanıp, Zaman zaman güney doğu Anadolu sahillerine saldırılar düzenlemişlerdir.(5)

Zaman, zaman Avrupalı Hristiyan devletler, Türk Devletine karşı Haçlı seferleri düzenliyor ve Kıbrıs’ı üs olarak kullanıyordu. Bundan sonrada düzenlenecek Haçlı seferlerinde, Kıbrıs adası düşman bir devlet olan Venedik’in elinde olduğu için üs olarak kullanılacaktı.

Türk devleti Rumeli, Anadolu, ön Asya, Arap yarımadası ve kuzey Afrika’ya sahip büyük bir Cihan İmparatorluğu idi. Kıbrıs ise Doğu Ak-deniz’de, Osmanlı İmparatorluğu’nun ortasında, bir çıban başı, Fitne ve Fesat yuvası idi. O devirde doğu Akdeniz bir Türk denizi olmuştu.

Osmanlı İmparatorluğunu doğal olarak bir Türk iç denizi olan Doğu Akdenizde, Kıbrıs adasını düşman bir devlet Venedikliler’in elinde bı-rakması beklenemezdi.

Ayrıca Kıbrıs bir korsan yatağı haline gelmişti. Osmanlı İmparator-luğu içinde, bir Türk iç denizi olan Doğu Akdenizden, Türk gemileri gü-venlik içinde gelip geçemiyordu. Güvenilir bir ulaşım yolunun sağlan-ması Kıbrıs adasının Türk toprağı olması gerekiyordu.