Bir ülkenin iç güvenliği çok önemlidir ve bunu sağlamak için de en büyük görevlerden biri o ülkenin polis örgütüne düşer. Dünya örneklerine baktığımızda polis örgütlenmesi açısından birçok farklı yaklaşımlar görmek mümkün. Her ülke kendi iç dinamiği ve ülke yönetim geleneklerini de göz önünde bulundurarak değişik örgütlenme ve yetkilendirme modelleri uygulamış.
Zayıf demokrasi geleneklerine sahip otoriter rejimlerle yönetilen ülkelere baktığımızda adeta bir “polis devleti” görüntüsü ortaya çıkar. Böyle ülkelerde polis devletin başındaki kişi veya kişiler tarafından direk olarak yönetilir ve halk da polis korkusu ile “disiplin edilerek” yönetilir.
Yüksek demokratik geleneklere sahip ülkelere baktığımızda ise daha değişik bir görüntü ortaya çıkar. Demokratik yöntemlerle seçilenlerin ülkeyi yönettiğini ve polis örgütünün değil ön planda, herhangi bir soruna karşılık vermediği sürece konuşma konusu bile olmadığını fark ederiz. Yani polis işini yapıp hem asayişi, hem güvenliği sağlar ancak bunu yaparken izlediği yaklaşımdan dolayı halk etrafta polis olduğunu pek hissetmez bile. Halkın polisine güvendiğini ve ondan korkmadığını, aksine saygı duyduğunu görebilirsiniz.
Çok büyük ülkelerde merkezi yönetim yerine yerel yönetimlere bağlı polis örgütleri vardır. Örneğin ABD’de her bölgedeki polis belediyelere bağlıdır. Yani polis komutanı belediye başkanından emir alır. Eyalet bazında olan ve daha farklı yetkileri olan “State Police (devlet polisi)” ise o devletçiğin (eyaletin) başından, yani halk tarafından seçilmiş validen emir alırlar. Dünyadaki çoğu ülkeler ise polis örgütlerini tek merkezden yönetmeyi tercih etmişlerdir.
KKTC’de bugün itibarıyla polis örgütü Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlıdır. Bunun temel nedeni Geçici Kıbrıs Türk Yönetimi döneminden itibaren içinde bulunduğumuz durumdur. Bugün, kendi devletimizin güvencesinde yaşamamıza rağmen resmen hala daha Rumlarla bir “ateşkes” durumundayız ve bundan dolayı da güvenlik güçlerimizin tek bir yerden yönetilmesi öngörülerek polis de anayasamızda GKK’ya bağlı olarak tasarlanmıştı. Geldiğimiz noktada polisin sivil otoriteye bağlanması konusu da devamlı ortaya çıkan bir unsurdur.
Lafı gevelemeden belirteyim, demokratik bir ülkede polis örgütü seçimle başa gelmiş sivil yönetim tarafından yönetilmelidir. Bunda bir sakınca yoktur. Ancak KKTC gündemine devamlı servis edilen “polis sivile bağlanmalıdır” söylemini öne sürenlerin samimi olup olmadıkları ve bunu hangi maksatla söyledikleri de önemlidir.
Sadece polis sivile bağlansın deyip bunun pratikte nasıl gerçekleşeceğini önermeyen, devamlı yüksek sesle haykırdıkları başlığın altını doldurmayanlar aslında başka maksatlarla bu konuyu gündemimize sunmaktadırlar. Yani polisi siyasete alet etmektedirler. Çünkü polis örgütünün siyasi
makamlara bağlanması aceleye getirilmeyecek kadar önemli bir konudur. Örneğin 15 Kasım törenlerinde olan olayı mazeret göstererek bunu söylemek elma ile armutu karıştırmaktır. Her vatandaşa yasaları eşit uygulanması, polisin tüm vatandaşlara eşit davranması mutlaka olması gereken bir şeydir. Bu ilke çiğnendiğinde de polis sorgulanmalıdır. Ancak sadece sivile bağlamakla tüm sorunların ortadan kalkmasını önermek de halkı kandırmaktan başka bir şey değildir çünkü sanki de GKK’nın kötü bir amacı varmış gibi bir hava yaratılmaktadır.
Halkımızın polis örgütümüze güvendiği ve KKTC’de polis korkusu olmadığı bir gerçektir. O zaman sivile bağlanma konusu da olmayan polis baskısından kurtulmak için değil, demokratik teamüller gereği olması gerekendir. Ancak ülkemizde var olan ciddi sorunları çözemeyen siyasi yapımıza bir de polis örgütünü ekleyip polisin siyasete karıştırılması bu ülkeye felaket getirecektir. Bunu demokrasi adına önerdiğini söyleyenler de o zaman dönüp şikayet edeceklerdir.
Bugün, polis genel müdürü siyasilerin farklı görüşlerinden dolayı atanamamıştır. Partizanca yönetilen bir polis kötü niyetli bir siyasetçinin elinde neler yapabilir bir düşündünüz mü?
Polis sivil otoriteye bağlanacaksa bunun çok detaylı bir çalışma sonucu olması ve siyasetin, kişisel siyasi hırsın karışamayacağı bir yapı ortaya çıkarıldıktan sonra ancak hayata geçirilmelidir.