Tarihte kara bir leke: Hocalı Katliamı
Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ Bölgesi'nde çoğunluğunu çocuklar, hamileler ve yaşlıların oluşturduğu 613 kişinin Ermeniler tarafından katledilmesinin 24. yıl dönümünde Sosyolog ve Yazar İsmail Öz katliamın insani boyutlarını ele aldı.
26 Şubat 1992 yılında yapılan Hocalı Katliamı'nın o bölgedeki en önemli hadise olduğunu belirten Sosyolog İsmail Öz, "Orada yaşanan katliam, insan haklarının ihlali bakımından soykırım olarak değerlendirilebilir. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilen 'Soykırım Suçlarının Önlenmesi ve Cezalandırılması' adında bir anlaşma metni var. Üstelik Ermenistan ve Azerbaycan bu anlaşmanın tarafı olan ülkeler. Buna rağmen Ermenistan, bu anlaşmayı görmezlikten gelerek burada yapılan katliamın üzerini örtmeye yönelik bir tavır sergiliyor. Fakat tüm dünya bunun böyle olmadığını da biliyor. Ayrıca işgal edilen bu bölgenin Azerbaycan toprağı olduğu Birleşmiş Milletler kararı ile teyid edildi; Ermenistan'ın ise orada işgalci olduğu belirlenmiş oldu. Buna rağmen Ermenistan yaptıkları bu katliamın sorumluluğunu üstlenmiyor" ifadelerini kullandı.
Etnik veya inanç bakımından aynı olan bir grubun bir bölümünün bilinçli bir şekilde imha edildiğini, bu yapılırken de o bölgeye 1991 yılından itibaren kara ve hava yolu ile giriş ve çıkışların tamamen kapatıldığını, daha sonra da ölüme terkedilen insanların üzerlerine bombalar yağdırılarak acımasız bir şekilde katledildiğini ifade eden Sosyolog İsmail Öz, "Ermenilerin katliamları bununla da sınırlı kalmadı. Büyük bir kin duygusuyla hareket eden Ermenilerin bazı cesetlerin çeşitli kısımlarını kesip bazılarını yaktıklarını biliyoruz. Bu, Ermenilerin sivillere karşı yapmış olduğu ilk hareket değildi. Daha Fönce de Anadolu'da bazı vilayetlerde benzerlerini yapmışlardı. Fakat o bölgenin kapatılıp adeta bir ölüm alanı haline dönüştürülmesiyle yapılan bu katliamın bir soykırım olduğu apaçık ortadadır" dedi.
RUSLAR DESTEKLEDİ BATI GÖRMEDİ
Hocalı Katliamı'nda Ermenilerin, Rusların desteğini aldığını ve yaşananlara göz yumduğunu belirten Öz, "Soykırımı fiili olarak yapmak değil kışkırtmak da aynı şekilde soykırım suçları içerisinde belli bir suça tekabül ediyor. Osmanlı döneminde de Rusya tarafından Bulgarlar eliyle Balkanlarda, Ermeniler eliyle de bizim doğu coğrafyamızda pek çok kışkırtma hareketi görebiliriz. Aynı dönemlerde Bulgarlar ya da Ermeniler kendi bulundukları topraklara bir iskân yapılmasını asla kabul etmiyorlar. Eğer böyle bir durum olursa da bir isyan hareketi gösteriyorlar. Batı'nın da 1915'te yaşananları bir soykırımmış gibi gösterip sürekli öne çıkararak, Ermenilerin yaptığı zulmü asla görmeyerek nasıl adaletsizlik yaptığını ve tek taraf lehine kullanarak nasıl hiçe saydıklarını da ortaya koymamız gerekiyor. Dolayısıyla biz burada Batı'nın çifte standardını da çok açık şekilde görebiliyoruz" açıklamalarında bulundu.
"HOCALI KATLİAMI 1915 OLAYLARINA GÖNDERMEDİR"
Bunun temelinin 1915 yılında yaşanan hadiselere karşı bir tepki olduğunu dile getiren Öz, "1915 öncesinde Osmanlı otoritesine karşı mücadele eden Ermeni çetecilerinin mezarlarının üzerinde bazı cesetlerin kesilmiş olduğunu biliyoruz. Hocalı'da yapılanlar bir anlamda da bu göndermeyi ortaya koyuyor. Ermeni göçü esnasında bir takım sıkıntıların olduğunu kimse inkâr etmiyor. İşte bu vesilelerle Ermeniler sürekli kendilerine muhalif gördükleri, kendilerine zulüm yapıyor gibi iddia ettikleri veya kendi bağımsızlıklarının engeli gibi düşündükleri Türklere karşı hep bir kin büyütmüşler. Hocalı Katliamı'nda da yine aynı duyguların emarelerini görüyoruz. Bu anlamda 1915 olaylarına da bir gönderme yapıldığı, düşmanın açık açık kim olduğu ve bu faaliyetlerin kime yönelik gerçekleştirildiği bir anlamda net olarak ortada duruyor. Bunları rahatlıkla görebiliriz. Özellikle Ermeniler tarafından "masum" gibi gösterilmeye çalışılan hadisede herhangi bir masumiyetin olmadığı açık bir şekilde ortadadır. Hukukçular da burada tamamen bir milletin belli bir bölümüne dönük bilinçli şekilde bir soykırım amacı olduğu konusunda hemfikir görünüyorlar" ifadelerini kullandı.