TÜRK’ÜN TÜRK’Ü ASİMİLE ETTİĞİNİ İDDİA EDENLER YA KARA CAHİLDİR, YA DA RUM’UN İÇİMİZDEKİ 5. KOL’UDUR
Rum yayılmacılığına hızmet eden bir grup cahil ve aymaz, Türkiye’yi “ okullarımıza ders kitapları göndererek veya cami açarak veya gençlerimizi Çanakkale’ye götürerek eğitim ve din yolu ile Kıbrıs Türklerini asimile etmekle” suçlayacak kadar kafayı yemişlerdir…
Oysa asimilasyon, bir milletin ve sahip olduğu kültürün, bir başka milleti ve kültürünü kendi içinde eriterek yok etmesidir…
Yani, Alman’ın Alman’ı, Fransız’ın Fransız’ı, İtalyan’ın İtalyan’ı asimile etmesi söz konusu olamayacağı gibi, Türk’ün Türk’ü asimile etmesi de söz konusu değildir…
Bilimsel olarak böyle bir şeyi iddia eden adamı “cahil” diye aşağılarlar…
Ya da “sen Türk değil misin, hangi millettensin?” sorusuna muhatap olurlar..
Kıbrıs coğrafyasında yaşayan Türklerin, Çukurova, İç Anadolu, Ege, Güney Anadolu, Karadeniz, Doğu Anadolu, Marmara Adaları vb. değişik coğrafyalarda yaşayan Türklerden köken, dil, din, gelenek-görenek, yani kültür bakımından özde bir farkı yoktur…
Varolan farklılık sadece değişik coğrafyada yaşayıştan kaynaklanan bazı yemek alışkanlıkları, bazı yerel ifadeler ve aksan farklılıklarıdır ki, bu kadarı Anadolu’nun her bölgesinde vardır. Örneğin Adana, Karadeniz, Trakya yemekleri, aksanları, kıyafetleri, folklor oyunları vb. farklıdır ..
Ne ki bu yerel farklılıklar, hepimizin aynı kökten, aynı Türk kültür denizinden geldiğimiz gerçeğini yok edemez…
Kıbrıs’taki Türklerin farklılığı, ne eksik, ne fazla, Adana’daki, Konya’daki, Erzurum’daki, Manisa’daki, Bursa’daki, Kars’taki Türklerin birbirinden farklılığı kadardır…
Bu farklılığı abartıp, Kıbrıs Türk kimliğinin Türk kimliğini zenginleştiren yerel unsurlarını farklı bir “Kıbrıslı milletinin” kanıtı olarak sunmak ve Türk Ulusu ile kopmaz bir parçası olan Kıbrıs Türklerini çatıştırmaya çalışmak, en hafif deyimiyle gaflettir, cehalettir, Rum-Yunan ikilisi ve dış güçlere hızmet etmektir…
Tarihi ve kültürel gerçek böyleyken, Türkiye’nin, Anadolu’dan Kıbrıs’a gönderip iskan ettiği ve kendi parçası olan, Anavatanı olduğu Türkleri asimile edip tüketmeye çalıştığını iddia etmek tam bir deli saçmalığıdır…
Tam bir kimlik bunalımı kanıtıdır…
TÜRKİYE, TÜRK KİMLİĞİNİ KORUDU
Tam aksi, daha kurulduğu ilk günden itibaren Atatürk Türkiyesi, günün ağır ve zor koşulları gereği, Kıbrıs’ta İngiliz yönetimi altında yaşamak durumunda bıraktığı Türklerin varlıklarını, milli kimliklerini ve milli kültürlerini korumaları için ne gerekirse yapmıştır…
Kıbrıs’ta Türk dilinin sönmemesi için 1924’den başlayarak Atatürk’ün emri ile SÖZ, SES, Halkın Sesi ve daha birçok gazeteye düzenli maddi-teknik katkı yapmıştır…
Dönem İngiliz sömürge dönemi olmasına karşın, burada Türk okulları açmıştır, en değerli öğretmenlerini bu okullara göndererek Türk kimliğinin ve Türk kültürünün yok olmasını, Türk varlığının Rum çoğunluk içinde asimile olmasını önlemiştir…
Kıbrıs’ta Türk varlığı ve kültürü son bulmasın, aydın, iyi eğitimli bir nesil yetişsin diye, daha Atatürk döneminden başlayarak günümüze kadar, on binlerce Kıbrıslı Türk gencinin Türkiye liselerinde, üniversitelerinde burslu olarak okumalarını sağlamıştır…
Kıbrıs’taki Türk varlığı ve kültürü son bulmasın, zayıflamasın diye, bizzat Atatürk’ün talimatıyla, Kıbrıs’tan göçü durdurmuştur…
Milli mücadele yıllarında, bizi yok etmek isteyen Rum saldırıları karşısında, varlığımızı, canımızı, malımızı, kimliğimizi ve kültürümüzü korumamız için bize her türlü silahı cephaneyi vermiştir, eğitimi sağlamıştır, en değerli komutanlarını ve askerlerini göndermiştir…
Kıbrıs’taki Türk varlığını, kimliğini, kültürünü yok etmeyi amaçlayan 1963-1974 soykırım yıllarında, sadece ve sadece Türkiye’nin, kendi Halkının boğazından keserek gönderdiği para, yiyecek, giyecek yardımıyla yaşayabildik…
1974’de, Kıbrıs’taki Türk varlığını kökten temizlemeyi hedefleyen mutlak bir soykırımın eşiğinden ancak son anda Türkiye’nin yüzlerce genç evladını şehit vermesiyle, milyonlarca dolarlık bir savaş masrafını yapmasıyla, bu uğurda bütün bir emperyalist Dünya’yı karşısına almasıyla kurtulabildik…
Ve Türkiye bu nedenle çok ağır bedeller ödedi, ödüyor…
1974’den bugüne, topraklarımızda egemenlik iddia eden Rum saldırganlığına ve bizi ekonomik olarak çökertmeyi amaçlayan ambargolara karşı ayakta durmamızı sağlamak için her yıl yüz milyonlarca doları bize gönderen, yolumuzu, parkımızı, bahçemizi, fabrikalarımızı kuran, memurlarımızın, Türkiye düşmanı Rum muhibleri dahil öğretmenlerin maaşlarını ödeyen, işadamlarımıza milyonlarca dolarlık yatırım kredilerini veren, çiftçimize kuraklık paralarını ödeyen, üreticimize her türlü maddi katkıyı yapan, zarar-ziyanını karşılayan, okullarımızı inşa eden, derslikler ilave eden, bilgisayarlarla donatan, milyonlarca dolar harcayarak üniversiteler kuran, öğrencilerini bu üniversitelere göndererek ekonomiye her yıl yüz milyonlarca dolar girdi sağlayan, hastanelerimizi inşa eden, yüz milyonlarca dolar harcayarak devlet radyo ve televizyonumuzu kuran, deniz ve hava limanlarımızı yapan, telefon ve elektrik santrallerimizi kuran, baraj ve göletlerimizi, sulama sistemlerimizi yapan, su sorunumuzu çözmek için Anamur suyunu KKTC’ye getiren, köylerimizin yollarını yapan, eski su borularını değiştiren, Rum’un uyguladığı ulaşım, iletişim ambargolarını kırmak için bize imkanlar yaratan, pasaportunu verip seyahat etmemizi sağlayan, Kıbrıs’taki Türk kimliğinin inkar edilmez kanıtları olan eski eserlerimizi restore ederek insanlığın hızmetine sunan, dış Dünya’da bize her türlü diplomatik-siyasi desteği sağlayan ve burada bir kolordu bulundurarak Kıbrıs Türk varlığına, kültürüne, kimliğine yönelik Rum saldırganlığını durduran hep Türkiye değil mi?
Türkiye, bizim yok olmamızı istese bunları yapar mı? Bırakın asimile etmeyi, bizi bu adadan yok etmek için fırsat kollayan Rumların insafına terk etmez mi?
Bütün bu inkar edilmez gerçeklere karşın Türkiye’yi asimilasyoncu ilan etmek için ya nankör, ya kara cahil, ya da deli olmak gerekmez mi?
Türkiye’nin asimilasyonu “ KKTC okullarına gönderdiği kitaplar vasıtasıyla yaptığını” da iddia ediyorlar. Oysa Türkiye okul kitaplarını 100 yıldır okullarımıza göndermektedir…Nasıl bir asimilasyonsa bu, 100 yıldır niye gerçekleşmemiştir? Ve Kıbrıs Türklerin kimliği niye hep Kıbrıslı Türk kalmıştır?
Tam aksi, Kıbrıs Türk kimliği bu kitaplar sayesinde güçlenmiş ve asimilasyoncu Rum-İngiliz kültürü karşısında varlığını korumuştur…Kıbrıs Türk Halkının milli varoluş mücadelesi, bu güçlü milli kimlik bilinci sayesinde bağımsız-egemen bir devlet yaratmıştır…Kıbrıslı Türk kimliğinin en somut ve örgütlenmiş ifadesi olan bu devlet, işbirlikçilerin ve 5. KOL’un yıkıcı faaliyetlerine ve tüm Dünyanın baskılarına karşın, yine Anavatanın koruyucu kanatları altında ve özverileri sayesinde yaşatılmaktadır…
RUM KARŞISINDA SUSUYORLAR
Bunlar, Kıbrıs’ta bırakın Türk kimliğini ve kültürünü, topyekün Türk varlığını yok etmek isteyenin Rumlar olduğunu bilmiyorlar mı?
Peki, bunların bırakın bizi asimile etmeyi, yok etmeyi amaçlayan Rum saldırganlığına, Rumların yaptıkları katliamlara, Rum silahlanmasına, Güneyde Türklerin dövülmesine, araçlarına saldırılmasına, 54 yıldır uyguladıkları insanlık dışı ambargolara ve izolasyonlara karşı çıktıklarını, Güneyde tahrip edilen camilerimizi, eski eserlerimizi, haritadan silinen köylerimizi, mezarlıklarımızı, şehitliklerimizi, okullarımızı gündeme getirdiklerini, ırkçı Rum yönetimini protesto ettiklerini hiç göreniniz duyanınız var mı?
Kuzeyde yatırım yapılmasını önlemek için geçmişte ABAD’da davalar açıp ambargoları ağırlaştıran kararlar alan, Kıbrıs Türk Halkının egemenliğini, eşitliğini inkar eden Rum yönetimini protesto ettiklerini duydunuz mu?
Duyamazsınız, çünkü onların sorunu, Rum yönetiminin asimilasyon emelleri değil, bunu engelleyen Türkiye iledir…
Onların derdi aslında, Kıbrıs Türk kimliğini korumak da değil, Kıbrıs Türk kimliğini, varlığını ve kültürünü koruyan Türkiye’yi adadan uzaklaştırıp, Rumlarla ortak, uyduruk bir “Kıbrıslı” milleti yaratmak ve Türk kimliğini de bunun içinde eritmektir…Zaten bunların tümünün kendilerini “TÜRK” değil “ KIBRISLI” olarak tanımladıkları ve kendilerini aynı kimliği paylaştıkları Türk insanı ve Türkiye yerine, Rumlara ve Rum yönetimine daha yakın gördükleri bilinmeyen bir şey değildir…
Dolayısı ile bunların canımız dahil her şeyimizi borçlu olduğumuz Anavatanımıza saldırmaları, Türkiye düşmanlığının yansımasıdır…
Nitekim “ Türkiye, ne seni, ne paranı, ne memurunu isteriz” diyenler de bunlar değil miydi?
Asıl acı olan, hükümetlerin hoşgörüsü ile çocuklarımızı, milli kimliğini yitirmiş, Türkiye ve KKTC düşmanı bu türden işbirlikçi gafillerin yetiştirmesidir…
Bu kavga, genelde her alanda kendini Türk değil “Kıbrıslı” kabul eden Rum muhipleri, emperyalist güçlerin işbirlikçileri ve KKTC-Türkiye düşmanları ile Türklüğün milli çıkarlarını savunan ulusal güçler arasında devam eden mücadelenin bir yansımasından başka bir şey değildir…
100 yıllık milli direniş tarihimizde olduğu gibi, bu mücadele bundan sonra da devam edecektir…