Hem bu kadar yakın hem de bir o kadar uzak olabilmeyi başarmak.
Üstelikte geçmişi bir geleceği bir olan iki ülke söz konusu ise anlamak veya anlayabilmek mümkün değil.
Anlatabilmek ise hiç mümkün değil.
Ve Ankara kendini daha iyi anlatabilmeli, dost ve kardeş ülkenin insanına.
Ki o insanlar, Türklük ve Müslümanlık yok olmasın diye 1878 yılından beridir, bin bir bedel ödeyerek tırnakları ve dişleri ile Kıbrıs’a tutunmakta.
Ne için?
Vatan yapabilmek ve vatan olarak tutabilmek için.
Anadolu Türklerinin ve Kıbrıslı Türklerin haklarının Akdeniz’de korunması ve anavatan Türkiye’nin mavi vatana açılan kapılarının kapanmaması için.
Yarım asırdan fazladır hem bu kadar yakın hem de bir o kadar uzak olabilmeyi başarabilmek, tarihsel ve kültürel birliği olan başka iki ülkeye nasip olmamıştır.
Yoktur tarihte ne örneği ne de eşi benzeri, yarım asırdan fazladır devam eden kaotik ilişkilerin.
Yıl 1960.
Kıbrıs Türk’ü bir sabah, Birleşik Krallık bayrağı yerinde göklerde dalgalanan yabancısı olduğu başka bir bayrak altında yeni bir güne uyanır.
Ve o günlerden bugüne geçen 60 yılda değişen birçok şeyin yanında, tek bir şey var ki zamana karşı hala daha direnen; anavatan Türkiye’nin, Kıbrıs ve Kıbrıslı Türkler için öngördükleri ve nasıl bir gelecek tahayyül ettiğinin Kıbrıs’taki soydaşları tarafından tam olarak bilinmemesi.
Siyasi görüşü her ne olursa olsun, her Kıbrıslı Türk, kendi geleceğine dair yapılan her plan içerisinde kendisinin de olması gerektiğini düşünerek, dün olduğu gibi bugün de Kıbrıs adasına tutunma mücadelesini sürdürmekte.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yardımcısı Fuat Oktay’ın “Kıbrıs’ta daha fazla beklemeye ve zaman kaybetmeye gerek yok” açıklamalarının şifreleri neler?
Doğu Akdeniz ve Ortadoğu’da tüm yaşananlar yanında hidrokarbon paylaşımına yönelik süren “Soğuk Savaş”ın gölgesinde Türkiye’nin Kıbrıs için formülü ne?
Maraş ile ilgili ortaya konan stratejik hamleler ile amaçlanan ne?
Maraş’a yönelik bir hareketliliğin başlayacağına yönelik sinyallerin şifreleri ne?
Ve 1878 yılından beri Kıbrıs adasını vatan veya memleket yapabilmek için anavatanı Türkiye’nin de desteği ile mücadelesini bin bir bedel ödeyerek sürdüren Kıbrıslı Türklerin yarım asırdan fazladır cevabını aradığı tek bir soru var;
Kıbrıs Türk’ü, Ankara’nın Kıbrıs ile ilgili planlarının neresinde?
Ankara, Kıbrıs ve Kıbrıslı Türkler ile ilgili planlarını anlatmalı, tartışmalı ve hatta müzakere etmeli.
Kıbrıslı Türklerin Ankara’dan görmek istediği ve psikolojik olarak en çok da ihtiyacı olan tek şey ise anavatan Türkiye tarafından Kıbrıslı Türklerin bir stratejik ortak ve kader birliği olan bir kardeş Devlet olarak görülmesi.
Ankara ve Lefkoşa’nın ise hem bu kadar yakın hem de bir o kadar uzak olabilmeyi başarmaktan vazgeçmesi ise elzem.
Kritik Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde cevaplanmayan her sorunun yanlış yorumlar ile birlikte siyasi duruşunu Türkiye düşmanlığı ve karşıtlığı üzerine kuran politik merkezler ile adaylara propaganda malzemesi olmaktan başka bir sonuç doğurmadığını da Ankara ve Lefkoşa’nın farkına varmasının zamanı geldi de geçiyor.
Ve unutulmamalıdır ki; yarın, geç olmakla meşhurdur.