Berlin’de gerçekleşen 3’lü görüşme sonrası birbirine tezat açıklamalar peşi sıra gelmeye başladı.
Kıbrıs Türk solu, 5’li görüşmenin önü açıldı ve tek çözüm modelinin federasyon olduğunun teyit edildiğini öne çıkararak bayram havası yaratmaya çalışırken Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ise daha iddialı bir duruş ile “rayından çıkmış treni rayına yerleştirdik” açıklaması ile diplomatik bir zafer kazanılmış izlenimi yaratma peşinde.
Cumhurbaşkanlığına yakın çevreler ise Berlin’de gerçekleşen 3’lü görüşme sonunda BM Genel Sekreteri Antonio Guterres tarafından yapılan açıklamanın ve sonucun , Başkan Akıncı’nın başarısı olarak algılanması yönünde yorumlar ile kamuoyu oluşturmaya çalışıyor.
Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın 3’lü görüşme sonrası açıklamalarında ve değerlendirmelerindeki vurgu yaptığı olumlu yanlar bir yana Berlin görüşmelerinin hemen ardından Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in, “Türkiye, Doğu Akdeniz’deki doğal gaz arama çalışmalarına hemen sor vermelidir yoksa süreç olumlu ilerleyemez” açıklaması ise KKTC Cumhurbaşkanlığı tarafından yaratılmaya çalışılan olumlu havayı dağıtmakta.
Kıbrıs sorununda çözüm şeklinin iki bölgeli, iki toplumlu federasyon olacağı bir kez ve kesin bir şekilde teyit edilmiş olması 1968^den beri devam eden görüşmelere ne gibi bir katkı yapmıştır?
1977-1979 Doruk Antlaşmalarında önce Denktaş-Makarios ve ardından Denktaş-Kiprianu tarafından teyit edilen çözüm şekli federasyon olacaktır ilkesi zaten masada değil mi?
İki bölgeli ve iki toplumlu federasyon altında Kıbrıs Türk toplumu ve Kıbrıs Rum toplumu tarafından Merkezi devlete yüklenen farklı anlamların yarattığı sorunlar daha açık bir ifade ile uniter devlet altında bir federasyon tezinden Rum tarafının vazgeçtiğine dair bir gelişmenin Berlin’de yaşanmamış olması 3’lü görüşme yeni bir şey ortaya koymaması değil midir?
Peki ne oldu Berlin’de?
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres himayelerinde Berlin’de gerçekleşen 3’lü görüşmenin sonucu, ne çözüm modeli olarak federasyonun teyit edilmesi, ne rayından çıkan trenin rayına yerleştirilmesi ne de BM Güvenlik Konseyi’nin 716 numaralı kararına atıfta bulunularak Crans Montana görüşmelerinin aksine Kıbrıslı Türklerin siyasi eşitliğin gayri resim olan Berlin görüşmelerinde kayda geçirilmesidir.
BM Güvenlik Konseyi’nin 11 Ekim 1991 tarihinde almış olduğu ve önceki 649 sayılı kararın teyidi niteliğindeki 716 sayılı karara göre çözüm parametreleri ,
(i) 1977-1979 doruk anlaşmalarında çizilen çerçeve,
(ii) “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin egemenliği, bağımsızlığı, toprak bütünlüğü ilkesi,
(iii) Kurulacak olan federasyonda ayrılma ve başka bir ülkeyle birleşme hakkının bulunmaması,
(iv) iki toplumlu, iki bölgeli federasyon ve
(v) iki toplumun siyasi eşitliği olarak belirtilmişti.
Peki 12 Mart 1990 tarihli 716 sayılı karardan önce alınmış olan 649 sayılı karar içerisinde ise Kıbrıs’ta çözümün parametrelerinin,
(i) federasyon
(ii) iki toplumluluk
(iii) iki bölgelilik,
(iv) 1977-1979 doruk anlaşmalarındaki çerçeve,
(v) bağımsız, egemen, toprak bütünlüğüne sahip “Federal Kıbrıs Cumhuriyeti”
(vi) kurulacak olan federasyonda ayrılma ya da başka bir ülkeyle birleşme hakkı bulunmaması olduğu açıklanmıştı.
Peki, 1977-1979 Doruk anltlaşmalarında bir Türk tezi olarak kabul edilen federasyon çözüm modeline dair bugüne kadar süren görüşmelerde değişen ne oldu?
1977-1979 Doruk antlaşmalarında kabul edilen siyasi eşitlik parametresinin yeni veya yeniden kabul ettirilmiş olduğu algısını kim ve neden yaratmak istiyor?
Rum tarafının Güvenlik Konseyi kararları ile kabul edilmiş olan siyasi eşitlik ilkesini sürekli sulandırması ve yok saymasının “çözümsüzlük çözümdür” siyasetini sürdürdüğünün göstergesi değil midir?
Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın büyük bir başarı olarak nitelendirdiği Berlin’de gerçekleşen 3’lü görüşmelerde farklı olan ne idi?
Garantörlük, toprak ve mülkiyet, Maraş ile Hidrokarbon ana başlıkları altındaki derin görüş ayrılıkları devam ederken Berlin’in sonucu olumludur algısı yaratmak niye?
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in çağrısı ile gerçekleşen Berlin görüşmelerinin en önemli ve belki de tek sonucu, Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Dışişleri’nin Kıbrıs görüşmelerine dair 5’li toplantıya katılma şartı olan “sonuç odaklı olması şartı” nın bertaraf edilerek Türkiye’nin bir oldu bitti ile masaya getirilmesinin ortaya çıkmış olmasıdır.
Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Nikos Anastasiadis ile diğer Rum yetkililerin
3’lü görüşmenin hemen ardından yaptıkları ve görüşmelere dair ön şart kokan “Türkiye derhal Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerine son versin” açıklamaları da Berlin’in tuzu biberi olmuştur.
Sonuç olarak ortaya çıkan ise biraz Mustafa Akıncı’ya yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yönelik destek hamlesi yanında 1968’den beri değişmeyen şey “havanda su dövme”ye devam.