Kıbrıs’ta her istediğini almak için dört koldan çalışmalarını yürüten Rum tarafı, sahip oldukları siyasi dinamiklerle ilerlerken, ülkemizde ise yaratılan suni gündemler sonucu halkın ilgisi anlamsız konulara yöneltiliyor.
Geçtiğimiz günlerde bir açıklama yapan Rumların eski Meclis Başkanı Omiru, baklayı ağzından çıkararak “Asker hakkında, yerleşikler hakkında, garantiler hakkında Türkler ne diyorlar?” diye sorarak gerçek niyetlerini ortaya koydu.
Burada açık bir şekilde verilmek istenen mesaj şuydu: “Türk askeri çekilmeden, Türkiye’den gelip burada vatandaşlık alanlar gitmeden, Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğü kalkmadan Rumlar’ın bir anlaşmaya imza atması imkansız görülüyor.”
Sayın Akıncı ve Anastasiadis her ne kadar “ilerleme var” dese de, bu ve benzeri açıklamalar ışığında temel konularda herhangi bir ilerleme olmadığı açıkça görülüyor.
Kıbrıs konusunu zamana yayarak uygun konjönktür oluştuğunda Ada’nın tümünde hükümran olmak isteyen Rum Yönetimi’nin bu arzularının bunca zamana karşın hiç bir şekilde değişmediği görülüyor.
Omiru, açıklamalarına “Kıbrıs sorununun iç yönleri üzerinde anlaşma yörüngesine girersek o zaman uluslararası konferans toplanması gerekir. Ancak Türkler tarafından dörtlü veya beşli konferans gündeme getirildiğinde Kıbrıs hükümetinden, Başkan Anastasiadis’ten, değişmez tezimiz olan ‘dörtlü konferansı kabul etmeyiz’ dediğini duymadım” diyerek, gerçek niyetlerini de dile getirmiş oluyor.
Uluslararası bir konferansın kontrol edilebilmesinin mümkün olmadığını ifade eden Omiru, temkinli olmayı, konuyu zamana yaymayı, halkı da bu yönde bilinçlendirmeyi öneriyor.
Öte yandan Kıbrıs’ta garantör ülke olan İngiltere’nin AB konusunda yapmaya hazırlandığı referandum da, Avrupa Birliği garantisinin yıllardır söylendiği gibi kesin ve güçlü bir güvence olmadığını gösteriyor.
Rum lideri Anastasiadis’in görüşmelerin önünü tıkadığı gerekçesiyle 4 başlığın geçici olarak kapatılması ve Toprak ve Güvenlik başlıklarının görüşülmeye başlanması da kuşkuyla karşılanıyor.
Rum tarafının samimiyetsizliğini ortaya koyan bir başka konu da, oluşturucu devletlerin şimdiden dış temaslar yapabilmesi görüşü.
Cumhurbaşkanı Akıncı “Oluşturucu Devletler” (Türk ve Rum tarafı) şimdiden dış ülkelerle uluslararası yapabilmeli” derken, Anastasiadis “Bu bizim onayımızla olabilecek bir durumdur” diyerek karşı çıkıyor.
Bütün bu gelişmelere baktığımızda, Rum tarafının tanınmış devlet olmanın nimetlerini paylaşmak istemediğini, gerçek niyetlerinin adanın tümünde söz sahibi olmanın yattığını açık bir şekilde görebiliyoruz.
Türkiye’nin “olur”u olmadan Akdenizdeki hidrokarbon yataklarını devreye sokamayacağını da iyi bilen Güney Kıbrıs Yönetimi, çeşitli ülkelerle yaptığı anlaşmalara Türkiye’nin tepkisini göze alamıyor.
Rum tarafının, bunu gözardı edip adım atamayacağı gerçeğiyle bir kez daha uyarmayı görev biliyoruz:
“Kıbrıs’ta Türk haklarına saygı göstermediğiniz, eşitlik ve hak konusunda eşit bölüşmeyi kabul etmediğiniz sürece bir adım daha ileri gidemezsiniz”