BİZ SAVAŞTA, YUNANLILAR MASADA HİÇ KAYBETMEDİ…                                         

Müzakerelerde ciddi ilerlemeler sağlandığı iddia ediliyor...

 

En nedametli konular şüphesiz “Toprak tavizi” ve “Mülkiyet” konuları. Garantiler konusunda varılacak nokta galiba, Türkiye’nin garantörlüğü Kıbrıs’ın Kuzeyi içine alacak şekilde sınırlandırılacak.

 

Rum’a toprak verilmesi konusunda herkes hem fikir olmuş durumda. Annan Planında ki haritada bile Rum’a verilmesini kabul ettiğimiz toprak miktarı muazzam. Üstelik içimize gelecek on binlerce Rum da cabası.

 

Savaşta kazandığımızı masada vermek gibi pis bir huyumuz var. Başka milletler, savaşı çıkarıp kaybedene savaş tazminatı ödetirken biz galip geldiğimiz savaşlarda bile muhataplarımıza borçlu  çıkıyoruz.

 

Örnek mi?

 

Yunanistan, kurulduğunda 10.000 km karelik bir toprağa sahipti. Şu anda 131.957 km karedir bu Ülke... Aldığı her santimetre kare toprağı bizden almıştır. Ve Türklere karşı tek bir askeri zaferi yoktur Yunanlıların. Topraklarını masa başında nerede ise 13 misli büyütmüştür.

 

Tarihten bir yaprağı anlatmama müsaade buyurun.

 

Avrupalıların kışkırtması ile bize savaş ilan eden Yunanlıları Milona geçidinde (18 Nisan 1897) bozguna uğratan Gazi Müşir Ethem Paşa, 25 Nisan’da Larissa’yı, 12 Mayıs’ta Tırhala’yı ele geçirdi. 17 Mayıs’ta Dömeke sırtlarında Yunan ordularını bir kez daha yenince Atina kapıları ardına kadar açıldı.

 

Yunanlıların bozguna uğradığını gören Avrupalılar derhal devreye girdiler. Bizi zorla masaya oturttular.

 

Masadan kalktığımızda Yunanistan biraz daha büyümüş, üstelik Balkanların büyük kısmı elimizden çıkmıştı.

 

Galip oturduğumuz masada bozguna uğramıştık yani…

 

Aynı oyun Kıbrıs’ta tekrarlanmak isteniyor.

 

Rumlar ve bizdeki bazı geri zekalılar Kıbrıs meselesinin 20 Temmuz 1974’te başladığını söylüyor öncesini hiç gündeme getirmiyorlar. Sanki Türkiye durup dururken Kıbrıs’a müdahale etti ve Ada’nın bir bölümünü işgal etti. Dünya da bunu böyle kabul ediyor.

 

Bu sebepten savaşı başlatan Rum’a savaş tazminatı ödetmemiz gerekirken, adamlardan nerede ise özür dileyecek noktaya geldik...

 

2. Dünya harbinde Çekoslovakya’da isyan çıkartan ve Almanya’ya bağlanmak isteyen Tüdeh Almanlarının tamamı ülkeden sürülüp mallarına el konulurken ve bu Almanların Çek Cumhuriyetinden herhangi bir tazminat talep etmeyeceği kararı AB’nin Birincil Hukuku yapılırken, bu uygulama bize yapılmıyor.

 

Rum’un eli çok güçlü. Çünkü Rum kaleyi içerden fethetmiş.

                                                                                 

Rum’un haklarını Rum’dan daha iyi savunan Truva atları var içimizde.

 

Derdimizi içimizdeki Truva atlarına anlatamıyorken, dünyaya nasıl anlatalım ki?