İşletme, üniversite sonrası ekonomi dünyasında kariyer yapmak isteyen bireylere yönelik bir yükseköğretime dair bölüm olsa da, bilim olarak görülmeyen veya bilim dünyasında otoritesini kabul ettiremeyen bir alan.
Covid-19 salgınının sonuçlarından olan ekonomik kriz kimseciklerin üzerinde durmadığı veya fark etmediği başka bir olguyu mercek altına almamızı da zorlamakta.
Üniversitelerin, İşletme, Ekonomi, İktisat, Finans ve benzer akademik bölümlerinin ilgili alanların temel prensiplerinden daha önemli başka bir noktayı,öğrencilerine katı bir prensip olarak öğretmemesinin eksikliğinin cezasını çekiyor, ekonomi kurumu.
Ahlak ile etik duruş eksikliğinin, ekonomi dünyasını esir aldığına tanık oluyor, Kıbrıs Türk’ü.
Ve ekonominin sosyal boyutu ve sonuçları ile doğrudan ilişkili olan bazı işletme sahipleri ve yatırımcılarının gayri ahlaki ve etik olmayan fırsatçılıklarının üzerine Devletin denetimsizliği de eklenince, farklı bir boyuta taşınmakta tüm yaşananlar.
Dünyanın gelişmiş ülkelerinde tüm yatırımcıların veya işletme sahiplerinin etik değerler ve ahlaksal duruşa hakim olduğunu söylemek sığ bir yorum olacaktır elbet.
Ancak Devletin ve Hükümetlerin etkin denetimi ve cezai yaptırımları ile ekonomi kurumu ve piyasanın dengesini korunmakta.
Ekonomi kurumu ve piyasa dengelerinin korunması, sürdürülebilir istikrarlı bir ekonominin temelini oluştururken sosyal sınıflarında kriz ve buhranlardan olumsuz olarak en az zarar ile çıkmasının da teminatı olmakta.
Ekonomik krizler sonrası sosyal patlamaların ve iflasların da en az düzeyde gerçekleşmesinin yegane nedenidir, Devletin ve Hükümetlerin etkin denetimi ve cezai yaptırımları ile ekonomi kurumu ve piyasanın dengesini koruması ve bu olguya riayet eden ahlak ve etik sahibi işletmeci ile yatırımcılar.
Böylesi bir modeli oluşturmak öncelikle siyasi irade işidir, sonra da vicdan meselesidir.
Ve Kuzey Kıbrıs ekonomisi bugünlerde vicdan, ahlak ve etik değerlerden yoksun küçük bir sermaye statükosunun çıkarlarının korunduğu ve denetleme zaafiyeti ile birlikte kaderine terk edilmiş bir noktada.
Koronavirüs salgın süreci ile birlikte, Kuzey Kıbrıs’ta Covid-19 ekonomisinin oluşmasından rahatsız olan resmi kesimler yok denecek kadar az.
İşyerleri açılsa bile olağanüstü durumu fırsata çeviren bazı büyük marketlerin bir kısmı çerden çöpe her şeyi satmaya başlayarak, kendi Covid-19 ekonomilerini şimdiden yaratmış durumda.
Hükümetin, küçük ve orta ölçekli işletmelerin yaşayacağı ekonomik buhranın etkilerini en aza indirmek için büyük marketlerde temel gıda ve temizlik malzemeleri dışında kalan tüm mal ve ürünlerin satışına yasak getirilmesi noktasında başarısız olmasının sonuçlarını ilerleyen günlerde ne yazık ki daha derinden hissedecek, Kıbrıs Türk’ü.
Benzin istasyonları örneğin köpek maması satmamalı, maydanoz hiç satmamalı.
Büyük marketler, temel gıda ve temizlik malzemesi dışında ürün satmamalı.
Serbest piyasayı ekonomisini, kuralsızlık ve ilkesizliğin denetimsizlikle taçlandırıldığı bir sisteme döndürerek Covid-19 salgını sonrası ekonomik krizin en kötü halinin yaşanmasının temelleri attık.
Ambargolar , görece kapalı ekonomi ve az nüfusun neden olduğu küçük ve kısıtlı pazar realitesine görmemek için inat ederek popülist siyasete ekonomi kurumunu da siyasete meze yapmanın bedelini ödemeye başlıyoruz.
Fırsatçı statüko yoluna devam ederken siyaset kurumu ve resmî yetkililer sağır sultanı oynamaya devam ediyor.
Küçük ve orta ölçekli işletmeler, kaderine terk edilirken ekonominin tümünü koruyacak bir model üzerinden çözüm arayan kimse yok.
Piyasada haksız rekabet tüm hızıyla sürerken Covid-19 ekonomisi yoluna devam etmekte.
İşletmecilik, ekonomideki fırsatları değerlendirmektir elbette ancak böylesi olağanüstü durumlarda böylesi bir refleksin adı iki kelime ile fırsatçılık ve uyanıklıktır.
Denetim zafiyeti gösterenlerin de ahlak ve etik değerlerden yoksun olduğu acı bir gerçek.
Ekonomi Bakanlığının da vahim sonuçlar doğuracak böylesi bir fırsatçılığa göz yumması ise popülizmden öte Devleti , ekonomi kurumunu ve ekonomik sistem içerisinde iflasın kıyısında gezen tüm işletmeleri umursamaması değil de nedir?
Esnaf odasının tüm uyarılarının duymazdan gelindiği, günlerden geçiyoruz.
Dövizdeki hızlı yükseliş ve istikrarsızlık ile birlikte ekonomideki kaosun beklenenden de büyük olacağı şimdiden belli.
Covit 19 öncesi de süregelen serbest piyasa ekonomisi zaten fırsatçı zihniyete statüko yaratmasına engel olmayanlardan çözüm beklemek ise hayalcilik bile değil.
Ve Covid-19 sürecinin öğrettiği tek şey, iyi insan olmak vicdan ve ahlak ile ilgili olduğu.
Gerisi sadece teferruat.
Sahi, Cumhurbaşkanlığı ayrı, Başbakanlık ayrı olarak siyasi şovlar ile ilan ettikleri Ekonomik Krizin önlenmesine yönelik oluşturulan kurullar sadece kağıt üstünde mi kaldı?
Yoksa, yine “dostlar alışverişte görsün” eylemsizliği ve ezberi mi tüm yaşananlar?
Siyaset ve ekonomi kurumuna iyi insanların yön vermesi en büyük duası olsun, Kıbrıs Türk’ünün.