Turizm Bakanlığı ve tüm paydaşların “iyi niyet” çerçevesinde çalışmalarını sürdürdüğü ortada.
Keza, Turizm bakanı Fikri Ataoğlu’nun da Kovid-19 salgını sonrasında büyük yara alan turizm sektörünün yaralarının sarılması için ortaya koyduğu kararlılık da öyle.
Ancak, “kapalı turizm”in de Kovid-19 salgınının ekonomide ve özellikle de turizm sektöründe açtığı yaralara “merhem” olmadığı da ortada.
“Kapalı turizm” modeli ile gelen turist sayısının da “ekonomi”ye nefes olmadığı da ortada.
“Kapalı turizm” ile devam edilmesi ile de 2021 turizm sezonunun da önceki seneler gibi kaybedileceği de ortada.
Turizm sezonunun bu yıl da kaybedilmesi ile “ekonomide” görülen daralmanın da ivme kazanacağı kaçınılmaz.
Diğer bir ifade ile, turizm sezonunun kaybedilmemesi adına önlem alınmaz ve başka çareler üretilmezse eğer, sadece turizm sektörü değil, ekonominin diğer tüm aktörlerinin Kovid-19 salgını sonrasında yaşadığı sarsıntıların depreme ve yıkıma dönecek olması kaçınılmaz.
2021 ve hatta 2022 turizm sezonunun kaybedilmemesi için bugünden önlemler alınmalı, çareler üretilmeli.
Nasıl ki, 2020’nin turizm ve birçok sektör için “kayıp yıl” olmasının etkilerini ve olumsuz sonuçları ile 2021’de mücadele ediliyorsa, 2021’inde “kayıp yıl” olarak yaşanmasının yıkıcı etkilerinin daha derinden 2022 yılında ortaya çıkacağı, unutulmamalı.
10 bine yakın çalışan sayısı, aile bireyleri ve dolaylı etkilediği diğer alanlar da göz önünde tutulduğunda, turizm sektörünün 100 bine yakın kişinin hayatına ve geçimine etki ettiği ise ülke gerçeklerinden biri.
Dünya Ulaşım ve Turizm Konseyi (UNWTO), Kovid-19 nedeniyle turizm sektöründe 30 ile 50 milyar dolar arasında bir zararının olduğunu açıklarken en büyük gelir kaybının ise Asya-Pasifik bölgesinde yaşanacağını ve Asya genelinde turist sayısının yüzde 12 azalmasının beklendiği tespiti küresel turizm sektörünün uğradığı zararı, tüm çıplaklığı ile gözler önüne sermekte.
Kovid19 ile tüm ezberler ve dengelerin alt üst oluşu 2020 yılını kayıp yıl yapmış olsa da, aşılama stratejisi ve diğer önlemler ile birlikte normalleşmenin hızlandırılması ise 2021 yılını ülke turizmi için fırsat yılı yapabilir.
Hükümet ve özellikle Turizm Bakanlığı, KITOB ve turizm sektörünün sesine kulak vermenin yanında UBP-YDP-DP Hükümeti, Turizm Bakanlığı ve KITOB ile tüm paydaşların ortak yol haritası ile turizm politikaları ile krizi fırsata çevirecek adımların atılması ile toplum sağlığını tehdit eden unsurları da minimize ederek yeni bir dönemi başlatmak zorunda.
Dünya genelinde destinasyonlar özel örneğinde yaşanacak olan küçülmelerin, Kuzey Kıbrıs için bir fırsata döndürülmesi ise sadece ve sadece ortak yol haritası ile hayalden gerçeğe dönebilecek bir olgu.
Yeter ki devlet ve devlet erkini elinde tutan iktidarlar kararları ile yüzlerini turizm sektörüne dönmesinler.
“Kapalı Turizm” modeli ile de ekonominin çarklarının dönmediği ve “yaraya merhem” olunmadığı ise ortada.
Ancak, Turizm bakanlığının iyi niyeti çalışmaları ve sorunlara çözüm bulma arayışları da takdir edilmesi gereken bir olgu.
Turizm sektörü ve ekonomi dünyası “yeni yol haritasını” beklerken, gözler Turizm Bakanlığında.
Turizm için 2021 kayıp yıl olmamalı.