‘’Ben korkmam’’ demek cahillik olur zaten.
Hastalık yapan her etkenden korkmalı doktor.
Korkmalı ki önlemlerini almalı, tanı ve tedavi ile ilgili bilgilerini sürekli güncellemeli, halkı bilgilendirmeli.
Dünyadaki tüm sağlık çalışanları Koronavirüs’ten haklı olarak çok korkuyor.
Çünkü, hastalığın yıkıcı etkilerine, bazı hastalarının ellerinin arasından kayıp gitmelerine canlı tanıklık ediyorlar.
Çalıştıkları hastanelerden evlerine döndüklerinde ise, en sevdiklerine bu virüsü bulaştırma risklerini, kaygılarını da beraberlerinde götürüyorlar.
Kısacası, tüm insanlık bu pandemiyi farklı boyutları ile yaşarken, sağlık çalışanlarının hangi boyutta olduğunu yaşamadan tahmin etmek imkansız hale geliyor.
Ülkemizde de durum farklı değil.
Sağlık çalışanlarımızın tamamına yakını, işin ciddiyetinin farkında.
Sağlık sistemimizin sunabildiği kısıtlı olanaklara rağmen işin üstesinden gelmeyi başarıyorlar.
Eksik kadro, eksik malzeme, düzensiz sistem içerisinde sessiz sedasız başarı öyküleri yazıyorlar aslında.
Hakları ödenemez.
Tabii her olayda, her ortamda olduğu gibi, bir de sözde kahramanlar da ortaya çıkabiliyor.
Bunların kimler olduğunu kestirmek bazen çok zor olabiliyor.
Ama bilinen bazı gerçekler var.
Ülkemize Koronavirüs geldiği günden itibaren, hastaları ile aralarına ‘’mesafe’’ koyan doktorlar da var maalesef.
Mesafe derken, 1,5-2 metrelik sosyal mesafe değil.
Yıllarca takip ettiği hastasına, Koronavirüs nedeniyle muayene kabul edemeyeceğini söyleyenler var mesela.
Gelen hastasının ateşinin ölçülmesini, ateşinin olması durumunda kendisine muayeneye gönderilmemesini hemşirelere salık verenler var mesela.
Kapının ağzına hastasını oturtup, şikayetlerini dinleyip, ‘’dokunmadan’’ muayene etmeye çalışanlar var mesela.
Dahası, Koronavirüs ülkemize geldiği günden itibaren, günlerce, haftalarca çeşitli mazeretler uydurarak sırra kadem basan doktorlar da var!
Değerli okurlar;
Koronavirüs’ten hepimiz endişe duyuyoruz.
Kendimizin veya sevdiğimiz bir kimsenin, sağlık sorunu yaşamaması için gayret sarf ediyoruz.
Sağlık çalışanlarına eskisinden daha çok görev ve sorumlulukların düştüğü bir süreci birlikte yaşıyoruz.
Bir taraftan Koronavirüs ile ilgili sağlık uygulamaları devam ederken, diğer taraftan da rutin sağlık hizmetleri verilmeye devam ediyor.
İşte tam da bu noktada, doktorların kendi sağlık kaygıları ile, sağlık hizmeti alma ihtiyacı olan kişiler arasında bir ‘’öncelik’’ hesabı da yapılabiliyor.
Bu öncelik eğer doktorun kendisini virüsten koruma kaygısına verilirse, hastası doktora ulaşmakta güçlük çekebiliyor.
O zaman bu doktorların içlerinde sakladıkları Koronavirüs korkusu da, sadece kendi sağlığını ve hayatını düşünme boyutuna indirgenmiş oluyor.
Koronavirüs’ten doktorlar iki türlü korkmaya devam ediyor.
Biri, kendisinin de dahil olduğu toplumun ve halkın sağlığının geleceği korkusu.
Diğeri ise sadece kendisinin ‘’can’’ korkusu.
Anlayanlar anlar…
Dr. H. İlker İpekdal
İletişim: 0542-8529899