1926 yılında Amerika Birleşik Devletlerinde doğdu.
80 yaşında hayata gözlerini kapadı.
Antropoloji bilimine önemli katkıları oldu.
Güneydoğu Asya ve Kuzey Afrika’nın azgelişmiş veya gelişmekte olan toplumlarının üretim, gelişim, ekonomik ve kültürel ilişkileri temelinde önemli antropolojik araştırmalara imza attı.
Ve Amerikalı antropolog Clifford Geertz tarafından 1960’lı yıllarda azgelişmiş ülke ekonomilerinin bilimsel olarak araştırılması sonucu bilim literatürüne giren “evrimleşemeyen karmaşıklık” kavramı 2020’lerin Kıbrıs’ın kuzeyini anlatmakta.
Clifford Geertz’e göre evrimleşemeyen karmaşıklık; “toplumsal ilişkilerin, kurumların ve değerlerin farklılaşma, ihtisaslaşma (uzmanlaşma), örgütleşme veya kökten yapısal dönüşümlere uğramayarak kendi içinde çeşitlenip karmaşıklaşması” kısır döngüsünü anlatan bir kavram.
1991 yılında iki kutuplu dünya düzeninin ve soğuk savaş politikalarının sona ermesinden sonra “evrimleşemeyen karmaşık” yapıların birer statükoya döndüğü ülkelerin karakteristik özellikleri ise kapitalist olgunlaşmayı sağlayamayan, üretimi düşük, tüketime dayalı bir toplum, hantal bir bürokratik kamburun egemen olduğu yapı ile birlikte üretmeyen kısır ve vizyondan yoksun siyaset kurumu ve kadroları olarak kabaca sıralanabilir.
60 yıl sonrasının Kuzey Kıbrıs’ını anlatan bir öngörüden çok daha fazlasını anlatmakta, “evrimleşemeyen karmaşıklık” kavramı.
Kıbrıs’ın kuzeyinde, “Lale Devri” biterken en önemli sorun ve belki de en büyük çıkmaz, “evrimleşemeyen karmaşıklık”tan bir başkası değil.
İkinci Cumhuriyet ve “Yeni Zamanları” var etmekten başka bir çıkış ve kurtuluş yolu olmayan Kıbrıs’ın kuzeyinin en büyük düşmanı ise, 45 yıllık Devlet tecrübesinin mirası olan “evrimleşemeyen karmaşıklık”.
Ve Devletin olgunlaşması ve nitelik kazanması önündeki en büyük engel olan “evrimleşmeyen karmaşıklık”ın mimarı ise ne Rum tarafı ne Yunanistan ne emperyalist güçler ne Türkiye ne de bir başkası.
İkinci Cumhuriyetin tartışılmasının da “Yeni Zamanları” var etmenin de karşısındaki en büyük ve zor bir statüko olarak varlığını sürdüren “evrimleşemeyen karmaşıklık” olgusunun tek mimarı ise Kıbrıs’ın kuzeyindeki siyaset kurumu ve aktörleri.
Eski siyasi paradigmalar, ezberler ve aktörler ile 45 yılın mirası “evrimleşemeyen karmaşıklık”ın değişeceğini düşünmek, ütopyadan da öte “ölü gözünden yaş beklemek”ten başka bir şey değil.
Siyaset kurumunun hamasi söylemlerden öteye geçememesinden ötürü de kendi içerisinde karmaşıklaşmaktan öteye gidemeyen tüm ekonomik alanların da bugüne kadar “kendi yağları kendi ciğerlerini kavurdukları” da acı bir gerçek.
Ve diğer bir acı gerçek ise Turizm alanına yön veren, ekonomiyi ileriye götürmek için çabalayan iş insanlarının ve diğer ekonomik alanların kanaat önderlerinin dilinden anlamayan bir siyaset kurumu ile “evrimleşmeyen karmaşıklık”ın sürdürülmesine direnmekte, Kuzey Kıbrıs.
Ve “Lale Devri Biterken” yeni bir Kıbrıs’ın var edilmesi artık elzem.
Her krizin bir fırsata döndürülmesine yönelik atılacak adımları atmaktan öte anlamakta zorluk çekenlerin, Turizme, yükseköğretime ve diğer ekonomik alanlara yön vermesini beklemeye kimsenin artık sabrı yok.
Umudu ise hiç yok.
Değişimden yana toplumsal iradenin olduğu bir ortama doğru evrilmekte, Kıbrıs’ın kuzeyi.
Ve Kıbrıs’ın kuzeyinin, hevesi ve heyecanı bitmiş, siyasetçiler ve seçilmişlerden de çok çektiği ortada.
“Lale Devri Biterken” neden oldukları enkaz ile de uğraşmaya belli ki hiç niyetleri yok.
Yeni Zamanların” inşası ve “İkinci Cumhuriyet” tartışmaları temelinde Kıbrıs’ın kuzeyinin tek ihtiyacı olan, “evrimleşemeyen karmaşıklık”ın siyasi mimarları ve mirasçılarının gölge etmemesi.
Başka da “ihsan isteyen” olmaz.