LUTE’NİN BAŞARISIZLIĞINDAN SONRA YAPILMASI GEREKENLER

BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs özel temsilcisi Lute’nin, Anastasiadis, Akıncı ve garantörlerle yaptığı federasyon görüşmelerini başlatma temasları başarısız oldu.
Ne ilginçtir ki Akıncı, bu başarısızlığı kendisi ilan etmek yerine, açıklamayı sözcüsüne yaptırdı. Herhalde ya çok üzüntülüdür ve konuşacak takati yoktu, ya da “tek seçenek federasyon, ille de federasyon” diye onca ısrarından ve bu uğurda Meclis’teki 4 parti ve Türkiye ile de onca kavga yaptıktan sonra, bir kez daha tüm siyasetinin iflas ettiğini şahsen ilan etmek istemedi.

YENİ TESPİT ETMİŞLER

Bu bağlamda, sözcüsü, Akıncı adına yaptığı açıklamada, başarısızlığın nedeni olarak, “SİYASİ EŞİTLİK VE KARARLARA ETKİN KATILIM KONUSUNDA ANASTASİADİS’İN OLUMSUZ TAVRINDAN HENÜZ VAZGEÇMEDİĞİNİN TESPİT EDİLMİŞ OLMASINI” gösterdi.
Hayret, bunu yeni mi tespit ettiniz? Bu kaçıncı? 
Eğer yeni tespit ettiyseniz, ya ayakta uyuyorsunuz, ya da Anastasiadis’in her gün yaptığı açıklamaları okumuyorsunuz, okursanız, anlamıyorsunuz, hayal dünyasında geziyorsunuz, anlama özürlüsünüz…
Sözcü şöyle devam etti: 
“Anastasiadis geçmiş mutabakata saygı göstermiyor. Guterres çerçevesini kabul etmiyor…Dönüşümlü başkanlık yerine dönüşümlü başbakanlık ve daimi Rum başkan olmasını öneriyor..Eski pilavı ısıtıp ısıtıp önümüze getiriyor..Bu tartışıldı, reddedildi…Sanki yeni bir konuymuş gibi tekrar gündeme getirmek yanlış.. Lute’un görev tanımını tamamlayabileceği olanaklar mümkün görülmüyor. ”
Akıncı’nın uzlaşmazlık konusunda sadece “siyasi eşitlik” konusu üzerinde durması ve Rum tarafının garantörlüğün iptalinde ısrar ettiğini gizlemesi, üzerinde önemle durulması gereken bir başka gerçekliktir…
Akıncı’ya sormak istiyorum: Anastasiadis, “siyasi eşitlik” yanında,” garantörlük” konusunda da olumsuz tutum içindeyken, niye aylardır tek bir kez bile bu gerçeği vurgulamak yerine sadece “siyasi eşitlik” üzerinde durdunuz? 
İçi boşaltılmış siyasi eşitliğe karşılık olarak garantörlüğün iptalini kabul ettiğiniz için mi?
Niye göreve geldiğiniz günden bugüne bir tek kez bile “garantörlük kırmızı çizgimizdir, bu konuda oybirliğiyle alınmış Meclis kararımız var, sadece siyasi eşitlik değil, garantörlük de müzakere ve pazarlık konusu değildir” demediniz, demiyorsunuz? 
İşte Anastasiadis’i umutlandıran bu teslimiyetçi tavırdır…
Anastasiadis, “madem Akıncı garantörlüğü ağzına almıyor, garantörlüğün iptalini müzakere etmeye hazırdır, o zaman verin garantörlüğü, alın siyasi eşitliği” şeklinde bir strateji benimsemiştir…

TÜRKİYE GARANTÖRLÜĞE SAHİP ÇIKTI

Akıncı’ya kalsa bunu hemen yapacak, sözcüsünün master tezinde de savunduğu gibi, garantörlükten vazgeçecek ve içi boşaltılmış sözde siyasi eşitliği kabul edecekti…
Ne ki, Akıncı’nın teslimiyetçi tavrını bilen Anavatan Türkiye bu kapıyı kesin olarak kapamıştır…
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Antalya’da görüştüğü Lute ile Yunan Dışişleri Bakanı’na bunu net şekilde söylemiş ve garantörlüğün pazarlık konusu olmadığını ifade etmiştir..
Ardından uluslar arası Kıbrıs konferansına katılan Türkiye Dışişleri Bakanlığı temsilcisi Büyükelçi Çağatay Erciyes, “garantörlük her zamankinden daha hayati önemdedir” diyerek Türkiye’nin garantörlükten vazgeçmeyeceğini ifade etmiştir…
Dolayısı ile Akıncı, Anastasiadis’in “verin garantörlüğü, alın içi boşaltılmış siyasi eşitliği” şeklindeki önerisini ileri götürme imkanı bulamamıştır…

AKINCI’NIN TAVİZLERİ TIKADI

Hiç şüphesiz müzakere sürecinin bu şekilde tıkanmasına, Anastasiadis’in hakmiyetçi-hegemonyacı talepkar siyaseti karşısında, Akıncı’nın izlediği inanılmaz teslimiyetçi-tavizci politikası neden olmuştur..
Akıncı karşılığında hiçbirşey almadan, 1960’da elde ettiğimiz siyasi eşitliğimizin simgesi ve garantisi olan VETO ve AYRI OY ÇOĞUNLUĞU hakkımızdan vazgeçmiştir; siyasi eşitliği 1 tek oya ve eşit süreli olmayan yetkisiz dönüşümlü başkanlığa indirgemiştir; nüfusumuzu, Rumların dörtte biri (1/4) oranında dondurmayı kabul etmiştir; nüfusumuzun beşte biri (1/5) oranındaki Rum’un ( 50 bin kişi) daimi ikamet hakkıyla içimize yerleşmesini kabul etmiştir; kalıcı derogasyon ve derogasyonların AB birincil hukuku haline getirilmesi talebimizden vazgeçerek tüm Rum, Yunan ve AB vatandaşlarına sınırsız 4 özgürlük hakkı tanımıştır; verdiği yüzde 7’lik toprak tavizinden ayrı olarak, bize kalacak toprakların 1/3’ünün, tüm eski kilise mülklerinin ( toplam 615 kilise, manastır, şapel ve bunların arazileri) yeni orman alanlarının, tüm askeri bölgelerin ve şu an boş olan tüm eski Rum mülklerinin anlaşmanın imzalandığı ilk anda Rumlara verilmesini kabul etmiştir; bize kalacak diğer mülklerin ise statüsünün belirlenmesi için, içinde yabancıların da yer alacağı Mülk Komisyonu’na havalesini, haklarında karar verilene kadar bu mülkler üzerinde hiçbir yatırım yapılmamasını kabul etmiştir; öğrenci ve çalışma izinlerinin Rum ağırlıklı merkezi hükümet tarafından verilmesini ve garantörlüğün iptalinin anlaşmanın imzalanmasından 12 yıl sonra ( 6’şar yıldan iki seçim dönemi) ele alınmasını vb. daha birçok tavizi kılı kıpırdamadan, Meclis’ten ve Türkiye’den habersiz olarak vermiştir.…
Verecek başka bir şey kalmayınca bu kez, topraklarımızın beşte birini ve 40’a yakın köy-kenti Rumlara vermeyi öngören TAVİZ HARİTASI’nı, karşılığında hiçbirşey almadan vermiştir…
Eh, ben de Anastasiadis’in yerinde olsam, “harita dahil herşeyi cebe attıktan sonra niye taviz vereyim?” der ve muhatabımla alay ederdim…
İşte Anastasiadis’in şimdi yaptığı budur, Akıncı ile alay etmekte, onun ensesinden keyif yapmakta, aşağılamakta, sunduğu öneriyle hakaret etmekte, küçümsemekte, onun şahsında Kıbrıs Türk Halkının onurunu çiğnemekte ve adeta kedi fare oyunu oynamaktadır..
Yoksa, geçmiş mutabakatlara ve yerleşmiş BM parametrelerine rağmen, büyük bir rahatlık ve pişkinlikle “başkanlıkta rotasyon olmasın, bir Türk hiçbir zaman başkan olmasın, daimi Rum başkan olsun, onun yerine başbakanlık dönüşümlü olsun” der miydi?

YAPILMASI GEREKEN

Böylece, tüm uyarı, eleştiri ve önerilere kulak tıkayan Akıncı, Crans Montana görüşmelerinin çökmesinden sonra hala federasyonda ısrar ederek Kıbrıs Türk halkına 2 yıl daha kaybettirmiştir.
Artık daha fazla zaman kaybettirme hakkı yoktur…
Bu aşağılamaya ve hakaretlere karşı gizlenmek, susmak, sözcüsünün arkasına saklanmak hakkı yoktur..Görevi, federasyon görüşmelerinin artık sona erdiğini ilan etmektir…Lute’nin raporuna bunu koymasını, BM genel sekreterinin de federasyon sürecinin başarısızlığını ilan etmesini” talep etmektir.
Ne ki Akıncı’nın bunu yapacağını sanmıyorum. 
O ZAMAN, KKTC MECLİSİ; FEDERASYON ARAYIŞINA NOKTA KOYAN VE BUNDAN SONRA ANCAK İKİ DEVLET ZEMİNİNDE VE İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM HEDEFİYLE GÖRÜŞME YAPILACAĞINI DUYURAN BİR KARAR ALARAK, 50 YIL DAHA FEDERASYON HAYALİYLE ZAMAN KAYBETMEMİZİ ÖNLEMELİDİR.. BUNUN DEVAMI OLARAK, BM’YE ÇAĞRIDA BULUNARAK FEDERASYON GÖRÜŞMELERİNİN BAŞARISIZLIĞA UĞRADIĞINI İLAN ETMESİ İSTENMELİDİR…
BUNUN BAŞARILMASI HALİNDE BM’NİN 186, 541 VE 550 SAYILI KARARLARININ İPTALİ VE KOSOVA MODELİNİN KIBRIS’A DA UYGULANMASI RESMEN TALEP EDİLMELİDİR