Covid-19 tehlikesi henüz bitmedi.
Dünya üzerinde tam anlamıyla etkin bir kontrol sağlanamadı.
Ve henüz hiçbir ülke tamamen bitti demedi, diyemedi.
Tehlike sürüyor.
Peki Kuzey Kıbrıs’ta neler oluyor?
Tam bir ibret vesikasını ve rezaletin daniskasını izliyoruz.
Bir yanda Sağlık Bakanlığı ve diğer yanda Kıbrıs Türk Tabipler Birliği.
Bu kadar mı zor diyalog kurmak, bu kadar mı imkansız Covid-19 mücadelesine dair ortak akıl’da buluşmak?
El ele verdiniz, Covid-19 karşısında Kıbrıs Türkünün yenilmesi için sanki yemin ettiniz.
Çatışma kültürü üzerinden sağlık alanının “patronu” kim kavgasını devam ettirmekten ne hicap duyuyorsunuz ne de vicdan azabı çekiyorsunuz.
Hırslarınız, egolarınız, üst bakışınız bu kadar mı akıl ve vicdanınızın önüne geçti.
Sağlık Bakanlığı ile Kıbrıs Türk Tabipler Birliği arasında yaşananlar tam bir rezalet.
Rezalet çünkü toplum sağlığını birinci derece tehdit eden Covid-19 salgını ve yarattığı olağanüstü döneme rağmen resmi kurumlar bu derece birbirleri ile en azından kamuoyu önünde “bel altı” vuruşlar ile kavgaya tutuşmadılar.
Sağlık Bakanlığı ile Kıbrıs Türk Tabipler Birliği, görüş ayrılıkları, yönetim ve politik farklılıklarını, kamusal fayda ve toplum çıkarı ilkeleri çerçevesinde “Devlet adamına, insan vicdanına ve Hipokrat yeminine” yakışır bir sorumluluk ve ciddiyet ile kapalı kapılar ardında çözme olgunluğundan ne yazık ki çok uzakta bugün.
Egolarına ve ne kadar haklı olsalar bile duygularına yenilmeden, ilk önce Kıbrıs Türk toplumunun sonrasında da Devlet ve kurumlarının zarar görmemesini hep ön planda tutarak, kamusal fayda ve ortak akıl temelinde görüş ayrılıklarını ve sorunlarını çözmek zorunda, Sağlık Bakanlığı ve Kıbrıs Türk Tabipler Birliği.
Trajik bir komedyadan öte tam bir sorumsuzluk anlayışı ile devam ettirdikleri süreç içerisinde gerek Sağlık Bakanlığının gerekse Kıbrıs Türk Tabipler Birliğinin hem haklı hem de daha az haklı olduğu noktalar vardır elbet.
Ancak, Sağlık Bakanlığı ve Kıbrıs Türk Tabipler Birliği, hiçbir yasa ve tüzük maddesinin, ne kadar haklı olunsa da sorunları kişiselleştirme, intikam alma, haddini bildirme, tehdit dilini kullanarak sindirme, yaşanan sorunları siyasi şova döndürme, yetki kimin kavgası üzerinden sağlık sistemine zarar verme ve toplum psikolojisini olumsuz etkilemeye yönelik çirkin bir oyun oynama, kimseye faydası olmayan böylesi bir kavgadan kişisel kazanım elde etme yarışına girme yetkisini kendilerine vermediğinin farkına varmaları gerek.
Çünkü hiçbir makam ve koltuk “babamızdan miras kalmamıştır” ve Devlet kurumları ile resmi birlik ve sivil toplum örgütleri de “babamızın çiftliği” değildir.
Kimseye faydası olmayan ancak sağlık alanı yanında toplum psikolojisine hiçbir faydası olmayan gereksiz tartışmalara son vermek ve hiç vakit kaybetmeden Covid-19 mücadelesine dair ortak akıl temelinde buluşmak görevi toplumsal bir sorumluluk ve zorunluluk.
Sağlık Bakanı Dr. Ali Pilli ve Kıbrıs Türk Tabipler Birliği Başkanı Dr. Özlem Gürkut’un karşılıklı suçlamalar ile kamusal fayda ve toplumsal çıkardan Covid-19 ile mücadelede gün geçtikçe uzaklaşıldığının farkına varması gerek.
Ve Covid-19 pandemi mücadelesinde toplum sağlığı bile söz konusu olduğunda ortaya koyduğunuz karşılıklı uzlaşmaz tavır, ne Hipokrat yeminine ne insan vicdanına yakışmakta ve ne acıdır ki koronavirüs’ten bile tehlikeli.
Siyaseti artık bir kenara bırakmalısınız ve topluma hizmet ile ortak akıl ile mücadeleye motive olmalısınız.
Kıbrıs Türk’ünün Covid-19 pandemi ile mücadelede sizlerden beklediği budur.
Covid-19 sonrası ise birbirinizi istersen yiyin, kimsenin umurunda olmaz.
Uyarmak bizim görevimiz, siyaseti bir kenara bırakarak bu topraklara ihanet etmemek ve layık’ı ile de hizmet etmek ise sizlerin görevi.
KIBRIS MANŞET olarak hatırlatırız.