Dünya siyaset ve toplum tarihinde, 3 Mayıs önemli günlerden biri.
Toplum ve Devletlerin tarihlerinde 3 Mayıs, dönüşümlerin, değişimlerin tarihi olmuş.
İstanbul’u fethederek bin yıllık Bizans imparatorluğuna son verdiği için dünya siyasi tarihinde “Çağ Açan Padişah” ünvanı ile anılan Osmanlı İmparatorluğu'nun 7. padişahı Fatih Sultan Mehmet hayata veda ettiği gün, Mayıs’ın 3’ü.
Mayıs’ın 3’ü, Kristof Kolomb’un yolculuğunun sonunda sonradan Jamaika adı verilen ilk kara parçasını gördüğü gün.
3 Mayıs 1898 İsrail'in ilk kadın başbakanı Golda Meir dünyaya gelirken, 1979’un 3 Mayıs’ında Margaret Thatcher, İngiltere’nin ilk kadın başbakanı oldu.
3 Mayıs 1920’de, Milli Mücadele savaşını sürdüren Ankara Hükümetinin ilk Bakanlar Kurulu, Mustafa Kemal başkanlığında göreve başladı.
1944 yılı Mayıs’ın 3.ncü günü yaşanan toplumsal olayların ardından 3 Mayıs “Türkçülük Günü” olarak kutlanmaya başlandı.
3 Mayıs 1950 yılında Milliyet gazetesi ve 1972 yılının 3 Mayıs’ında Ortadoğu gazetesi yayın hayatına başladı.
Ermeni örgütü ASALA'nın kurucusu ve lideri olan Agop Agopyan, 3 Mayıs 1988 tarihinde Atina'da sokak ortasında vurularak öldürülmesi ile Türk diplomatları katleden ASALA örgütü ortadan kalktı.
Birleşmiş Milletler, 1993 yılında aldığı bir karar ile her yıl 3 Mayıs'ın, Dünya Basın Özgürlüğü Günü olarak kutlanmasını kararlaştırdı.
Dünya siyasi tarihinde önemli olaylara tanıklık etmiş, Mayıs ayının 3.ncü günü.
Ve Kıbrıslı Türkler için 3 Mayıs 2020, kritik gün.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri ülke gündemini sürekli meşgul etmeye başladığı bugünlerde tüm tartışmalar bir yana, seçimlerin ikinci tura kalacağı kesin.
Büyük bir olasılıkla, Kıbrıslı Türkler, yeni Cumhurbaşkanını, 3 Mayıs 2020 tarihindeki seçimlerin ikinci turunda belirleyecek.
Bugüne kadar, ya anavatan Türkiye’ye koşulsuz itaat siyasetinin ya da koşullu bir düşmanlık siyasetinin arasında sıkışıp kalmış bir halk olarak varlığını sürdüren ve kendisini tam olarak ifade edemeyen, bir toplumdan öteye gidemedi, Kıbrıs Türk’ü.
Ve kendi özgün varlığı temelinde sosyolojik olarak gerçekçi olmayan böylesi kısır politikaların da zararını çok gördü, Kıbrıs Türk’ü.
Kıbrıslı Türklerin yabancı olmadığı bir mücadele, Türk Devleti ile asla ters düşmemek ancak Ankara Hükümetleri ile de gerektiğinde kavga etmek.
Ve bugünlerde, anavatan Türkiye’ye koşulsuz bir itaat siyaseti ile koşullu bir düşmanlık üzerinden siyasi duruşunu ve politikasını belirlemeyen, Kıbrıs Türk toplumunun sosyolojik gerçekliği üzerinden ortaya koyduğu yeni bir politik dil ile öne çıkan bir aday var :
Tufan Erhürman.
Toplumun doğal çatı adayı olarak Kıbrıs Türk’ünün tüm kesimlerinin üzerinde birleştiği önemli tespitleri ile kendini ortaya koyan bir Tufan Erhürman’ı yakından takip ediyor, sağcısı ve solcusu ile Kıbrıs Türk’ü.
Tufam Erhürman’ın, “Türkiye şu anda bizimle konuşmuyor, bize konuşuyor” tespiti bile gerçekci bir politik durum saptamasından çok öte toplumsal bir duyguyu ifade etmekte.
Kıbrıs Türk toplumunun ihtiyacı olan kendine güven ve alışılmış çaresizliğini yıkmaya yönelik bir cesur adım değil midir, Tufan Erhürman’ın tüm samimiyeti ile ifade ettiği “Esas olması gereken iletişimdir. Biz (Kıbrıs Türk’ü) Türkiye Cumhuriyeti’yle de Avrupa Birliği’yle de Güney Kıbrıs’la da akıl yoluyla, diplomasi yoluyla konuşabilme becerisine sahibiz. Kendimizi anlatma becerisine sahibiz” cümleciği.
Tufan Erhürman, koşulsuz itaat ve koşullu düşmanlık siyasetinin her ikisini de ret ettiğini ortaya koyarak, aslında Kıbrıs Türk siyasetinde ezber bozmanın ötesine geçerek toplumsal bir düşünceyi tüm çıplaklığı ile ifade ediyor.
Ve bugün, Kıbrıs Türk’ünün aklından ve gönlünden geçeni aslında tüm çıplaklığı ile ortaya koyuyor, Tufan Erhürman.
Kritik Cumhurbaşkanlığı seçimleri, Türkiye’ye koşulsuz itaat ile şekillenen sağ siyasetler ile anavatan’a koşullu düşmanlık üzerinden kurgulanan sol siyasetlerin yarışacağı bir seçiminden öte, yeni bir varoluş sınavı ve mücadele alanı, Kıbrıslı Türkler için.
Anavatan Türkiye için de bir yol ayrımı, 3 Mayıs 2020 sonrası, ya Kıbrıs Türk’ü ile konuşma olgunluğunu gösterecek ya tüm duygusallığı ile Kıbrıs Türkü’ne karşı konuşmaya devam ederek Kıbrıs Türk’ünü politik ve sosyolojik özgün bir gerçeklik olduğunu görmezden gelmeyi sürdürecek.
Kıbrıslı Türkler için 3 Mayıs 2020, kritik gün.