Bundan yaklaşık bir ay önce idi. Lefkoşa’daki bir otelde Kırım Türklerinin büyük lideri Mustafa Abdulcemil Kırımoğlu (Cemiloğlu) ile karşılaşmıştım. Burada okuyan Kırım’lı öğrencilerin sorunlarını dinlemek için gelmişti.



Cemiloğlu, gençliğimin idollerinden biriydi. Esir Türklerin hürriyet sembolüydü .



O, 1944 yılında Stalin’in Kırım Tatarların,ı Almanlarla işbirliği yaptı gerekçesi ile Orta Asya’ya sürgüne gönderdiğinde henüz 6 aylıktı.



Kırım’dan bir gece içerisinde sürgüne gönderilen 800.000 Kırım Türkünden ancak 400.000’i sürgün yerlerine ulaşabilmişti. Tarihin gördüğü en kanlı soykırımlardan birisi olan Kırım sürgününde, Kırım Türklerinin yarısından fazlası açlık soğuk ve hastalıktan hayatını kaybetti.



Cemiloğlu erişkin çağa geldiğinde, ailesinin sürgün edildiği Özbekistan’ın Başkenti Taşkent’de Kırım Türklerinin vatanlarına geri dönüş mücadelesini başlattı.



Hayatının büyük kısmını hapislerde ve sürgünlerde geçirdi. Kırım Türklerinin haklı davasını dünyaya duyurmaya çalıştı.



Onun özgürlük mücadelesi dünyada o kadar yankı buldu ki; 1986 yılında ABD Başkanı Reagan ve SSCB Komunist Parti lideri Gorbaçov’un Reykavik’te yaptığı zirvenin ana konularından biri oldu ve bu zirveden Cemiloğlu’nun özgür bırakılması kararı alındı.



Cemiloğlu, serbest kaldıktan bir kaç yıl sonra Anavatanı Kırım’a gizlice geçti ve özgürlük mücadelesini oradan vermeye başladı. Onun mücadelesi yıllar sonra meyvesini verdi ve Gorbaçov 1991 yılında Kırım Türklerine (Tatar) Kırım’a dönüş hakkı tanıyan kararnameyi imzaladı.



Yaklaşık yarım asır vatanlarından ayrı düşen Kırım Türkleri o günden bugüne vatanlarına dönmeye çalışıyor. Şu ana kadar 200.000 civarında Kırım Türkü Kırıma dönebildi. Ama bir çoğu işsizlik, evsizlik, Ukrain ve Rus şövenlerinin baskısı ile mücadele verip, ayakta kalmaya çalışıyor.



Ben idollerimin adamı Cemiloğlu ile yıllar önce Kurucu Cumhurbaşkanımızın daveti üzerine Kıbrıs’a geldiğinde tanışmıştım.



O zamandan beri de dostluğumuz devam ediyor.



Gelelim Kırım’da neler oluyor sorusuna.



SSCB dağıldıktan sonra Ukrayna yönünü batıya çevirmişti. Ne var ki Ukrayna’yı Avrupa’ya kaptırmak istemeyen Rusya, bundan bir kaç yıl önce Yanukoviç’in Devlet Başkanı seçilmesi için yoğun çaba göstermişti. Yanukoviç’te Ukrayna’nın yönünü Moskova’ya çevirmiş ve AB’den uzaklaşacak politikalar geliştirmeye başlamıştı.



Rusya hegamonyasına geçmek istemeyenUkraynalılar, ayaklanmış ve Yanukoviç sonunda ülkeyi terke mecbur bırakılmıştı.



Rusya’da bunun üzerine, Ukrayna’ya bağlı Rus nüfusun çoğunlukta bulunduğu Kırım Özerk Cumhuriyetinin önce bağımsızlığı ve ardından Rusya’ya bağlanması için düğmeye bastı.



Şimdi 30 Mart’da Kırım halkı bağımsızlık için refarandum yapacak.



Kırım’ın asli sahibi Kırım Türkleri yaşadıkları bölegelerden geri dönüşü tamamlayamadılar.Ne yazık ki şu anda nüfusun ancak %15’ini teşkil ediyorlar.



Bazı Rus aydınları, Kırım’ın eski sahibinin Osmanlı olduğunu, 1774 Kaynarca Anlaşması ile Kırım’ın Osmanlı’dan Rusya’ya geçtiğini dolayısı ile Kırım’ın yasal olarak ya Rusya’ya ya da eski sahibi olan Osmanlı’ya yani Türkiye’ye iade edilmesi gerektiğini seslendiriyorlar.



Ben bir ay önceki görüşmemizde Cemiloğlu’na bu konuyu hatırlattım. Dedim ki; “Rus aydınlarının gündeme getirdiği böyle bir konu Kırım Tatarlarının da gündemine gelir mi?”



“Hayır” dedi Cemiloğlu. “1774 Küçük Kaynarca anlaşması ve 1792 Yaş Anlaşması buna engel...”



Dedim ki; “Üstadım. Kıbrıs Türkleri 1878 anlaşması ile Türkiye’den fiilen koparıldı. 1914’te İngiltere Kıbrıs’ı tek taraflı ilhak etti. 1924 yılında Lozan’da Türkiye bu ilhakı kabul etti. Ama Kıbrıs Türkünün Anavatana bağlanma arzusu hiç bitmedi. İngiltere’nin Ada’yı terk etmesi gündeme geldiğinde “Ada’nın statüsü değişecekse, Ada eski sahibine aide edilmelidir” diye yıllarca kampanya yaptılar ve Türkiye’nin erinde gecinde Kıbrıs’a müdahil olmasına zemin yarattılar. Demem o ki Uluslararası anlaşmalar bir sonraki anlaşmaya kadar geçerlidir...”



Güldü; “Her topluluk, Kıbrıs Türkleri kadar şanslı ve azimli değildir Erhan kardeş”



Cemiloğlu’nun bunu söylerken yüzündeki acıdan, ruhunda kopan fırtınları anlamıştım. Fazla üstelemedim...



Ne dersiniz haklı mı Cemiloğlu?

 


ERHAN ARIKLI