Önceki gün Selimiye Camiinde Büyükelçi Sayın Akça’yı gördüm tesadüfen.

Huşu içinde namazını kılıyordu.

Ona bakarken Türk Dışişlerindeki “Monşer” tipli diğer diplomatları düşündüm. “Türk Dışişleri tarihinde namaz kılan kaç Büyükelçi olmuştur ki acaba?” diyesormadan edemedim kendi kendime.

Halkından ve değerlerinden kopuk, beyinlerini müflis batı felsefesi ile asfaltlamış, Milletinden ziyade “Yabancılar ne der?” diye olaylara yaklaşan ve kaygılanan, lümpen, batı hayranı diplomatlardan çok çekmiştir bu millet...

Çekmeye de devam ediyor.

Kıbrıs Türkü, Anavatanı temsilen adaya gelen ilk Türk Büyükelçisi ile 1960 yılında tanışmıştı..

Kıbrıs Türkü’nü asla ciddiye almayan, “Monşer” tipli diplomatların tipik bir örneği idi Dırvana...

Aslında diplomat falan da değildi. Emekli bir askerdi. Dışişlerindeki diğer monşer tipli diplomatlara özeniyordu sadece.

16 Ağustos 1960’da Ada’ya geldiğinde, Kıbrıs Türkü tarafından büyük bir heyecanla karşılanmış fakat daha ilk temasta büyük bir hayal kırıklığına yol açmıştı...

Denktaş bey, Elçi Dırvana’ya “Büyükelçi olarak geldiğiniz Ada’dan Vali olarak gitmenizi temenni ediyoruz” dediğinde, Dırvan’a yumruğunu masaya vurmuş; “Türkiye Kıbrıs’ta olay istemiyor.Bu anlaşma yaşayacaktır. Buna karşı gelenin vay haline...” demişti.

Dırvana, Türkiye’de ihtilalcilerin adamıydı.

Gelirken kendisine “Denktaş’a dikkat et. O bu anlaşmayı istemiyor” denildiği için Denktaş ve arkadaşlarına düşmanca bir tavır takınmıştı.

Denktaş’ın Türkiye’ye gönderdiği bütün bilgi notlarının üzerine, “Bu bilgiler değersiz ve güvenilmezdir” diye not düşerdi.

O kadar saftı ki; Makarios’a Denktaş’tan daha çok güveniyor, onun Kıbrıs anlaşmalarını asla bozmayacağını zannediyordu. Türkiye’ye de bu yönde bilgi vermişti.

2 yıl bu görevde kalmıştı.

Emin Dırvana’dan sonra 18 Büyükelçi daha geldi Adamıza.

Sonuncusu da Sayın Akça.

Sayın Akça, iyi bir bürokrat olarak biliniyor. Yardım Heyetinde uzun süre görev aldığı için Ada’yı ve Ada’nın yapısını iyi bildiği iddia ediliyor..

Bunlar benim için geçerli referanslar değil...

Ben, onun mütedeyyin yönü ile ilgileniyorum.

Sayın Akça önceki Büyükelçilerden farklı olarak ibadetini yerine getiren iyi bir müslüman.

İyi bir Müslüman yönetici, icraatlarında “Adalet” ve “ Kul Hakkı” gibi ölçülere dikkat eden yöneticidir. Çünkü Adaletli davranmamak sureti ile yenilen “Kul Hakkı” Allahın bile affedemediği iki büyük günahtan birisidir.

Eminim ki Sayın Akça başını yastığa koyduğu her gece; “ Kıbrıs’ta yaptığım faaliyetlerde Allahın ölçülerine ne kadar uyuyorum acaba?” diye bir vicdan muhasebesi de yapıyordur.

Onu diğer Büyükelçilerden ayıran en önemli özellik de bu olmalıdır zaten..



ERHAN ARIKLI