TÜRKİYE, AB KARŞILIĞINDA KIBRIS' I SATMALI MI YANİ?
Cumhurbaşkanı Akıncı nin sözcüsü Barış Burcu, dün yine "Garantiler" konusuna değindi ve "Şayet Türkiye AB ye girerse o zaman Garantiler tartisilabilir" dedi.
Garantiler konusu Sayın Burcu için bir takıntı haline gelmiş olsa gerek. Göreve gelir gelmez da ilk demeci "Garantiler bizim için tabu degildir" şeklinde olmuştu.
Garantiler konusu, Kıbrıs Türkleri için olmazsa olmaz şarttır. Bunu önce Burcu olmak üzere bizim adımıza müzakere masasına oturan herkesin bilmesi şarttır.
Türkiye AB ile pazarlık yaparken, bunu bir koz olarak ileri sürebilir ve hatta bu uğurda bizi gözden dahi çıkarabilir.
Ama Kıbrıs Türkü, Türkiye ile çatışma pahasına bile olsa bu konuda asla ve kat'a geri adım atmamalidir.
Türkiye'de ki iktidarlar zaman zaman populist davranıp, küçücük jestler karşılığında Kıbrıs üzerinden AB ye tavizler verebiliyor. Nitekim Tansu Çiller Hükümeti, AB ile Gumruk Birligi anlaşması karşılığı Güney Kıbrıs' ın AB'ye girişine yeşil ışık yakmış ve bir noktada bugünkü problemlerimizin temelini atmıştı.
"Gümrük Birliği uğruna KKTC yi sattiniz" dediğimiz de ise, "Merak etmeyin Türkiye en gec 3 yıl icinde AB ye girecek. Problem yok" demişti. Aradan 20 sene geçti. Türkiye önündeki 35 fasıldan hiç birini kapatamadi.
Barış Burcu gibilerin cevaplandırılması gereken soru şudur; Türkiye'nin AB'ye girişi karşılığında "Garantiler" den vaz geçilir ve bir muddet sonra AB dagilirsa o "Garantiler" bir daha geri gelebilir mi?
Siz ne zannediyorsunuz?
AB, ilelebet dagilmayacak bir tutkalla birbirine bağlanmış bir birlik mi?
Yapmayın Allah aşkına. Kafanizi Dikilitas' tan kaldirip, dünyadaki gelişmeleri takip edin.
AB Konseyi Başkanı Donald Tusk, daha bir kaç gün önce, Birliğin önündeki iki büyük krizin İngiltere'nin ayrılması süreci ve göçmen krizi olduğunu belirtti ve bu sorunlar iyi yönetilemezse AB'nin dağılabileceğini söyledi.
Herkes biliyor ki, Avrupa birliği zorla kurulmuş bir birlik değildir ama zorla devam ettirilmektedir. Birliği taşıyıp sırtlayan ülkeler, diğerlerinin ağırlığını üstlenmekten ve maliyetlere katlanmaktan bıktılar. Ancak ortak para biriminden çıkmak, ortak merkez bankasını, parlamentoyu, anayasayı feshedip tüm düzenlemeleri yeni baştan ele almak oldukça zor ve maliyetli bir süreç olduğu için dişlerini sıkıyorlar.
Şu an için o maliyete katlanmaktansa, bu sorunları çözüp birliği devam ettirmeye çalışıyorlar. ne zaman ki dağılma sürecinin maliyeti birliği sürdürmenin maliyetinin altında kalmaya başlar, o zaman birlik çözülme yoluna girer.
Euronun dolaşıma girdiği 2002 yılından beri dolara karşı yüzde 30 değer kaybetmesi, büyüme oranı birlik kurulduğunda ki yüzde 4 seviyesinden negatif büyüme vererek eksi yüzde 5’e gerilemesi, ardından Yunanistan, Portekiz, İspanya, İngiltere krizleri AB nin artık geri dönülmez bir şekilde dağılma sürecine girdiğinin göstergesidir.
Su anda yaşanan mülteci konusu da işin tuzu biberi oldu. Avrupa’daki birçok gazete Aralık ayından beri, AB’nin dağılabileceği konusuna her geçen gün daha fazla yer vermeye başladı. AB’de bölünmelerin emareleri için özellikle 2016 yılına işaret ediliyor.
Mülteci krizi AB nin kolayca altından kalabileceği bir problem değil. 2015 yılında neredeyse 1,5 milyon mülteci Avrupa’ya göç etti. Bunların 1 milyonu Almanya’ya yerleşti. Uluslararası Göç Örgütü’ne göre 2015 yılında Orta Doğu, Afrika ve Asya’dan Avrupa’ya göç eden mülteci sayısı 680.000 olarak görünmektedir. Bunların çoğu Doğu Avrupa’dan birliğe katıldı. Bu akının 2016 yılında da süreceği tahmin ediliyor. Son istatistiklere göre AB’ne her gün 4.000 mülteci yerleşiyor. Bu 2016 yılında bir milyon mültecinin gelmesi demektir.
Mülteci akını yüzünden, Avrupa Birliği kuralları (serbest dolaşım, açık sınırlar vesaire), Avrupa’daki uygarlığı savunmaktan ziyade kendi kimliklerini ve miraslarını yok edici bir hale geldi. Bazı araştırmalara göre her 50 Suriye mültecisinden birinin IŞİD taraftarı olduğu belirtiliyor.
Neticede Türkiye'nin AB üyeliği uğrunda ölünce bir leyla değil ki, Kıbrıs gözden çıkarılabilsin.
Sayın Akıncı, Barış Burcu kardeşimize nazik bir şekilde; "Çeneni biraz tut" demeli bence.