Murat Kanatlı ile hiç bir fikri beraberliğim yok.
Hatta, 2003 yılında hiç ilgim olmayan bir olaydan dolayı beni Uluslararası Basın Enstitüsüne şikayet etmiş ve bu kuruluşun Cumhurbaşkanı Denktaş’a benim aleyhime mektup yazmasına neden olmuştu...
Buna rağmen, “Vicdani Ret” olayında gösterdiği kararlı duruş nedeni ile kendisini takdir ediyorum.
İnandığı dava uğruna samimiyetle mücadele veren insanlara, oldum olası bir yakınlık duyarım.
O davaya karşı olmam ve onlarla mücadele etmem durumu değiştirmez.
Evet, Murat Kanatlı askerliğe inanmıyor.
Kıbrıs’ın kuzeyinin işgal altında olduğunu savunuyor. İşgal ordusu diye nitelendirdiği bir orduya bağlı olan Güvenlik Kuvvetlerinde görev yapmak istemiyor. Bunun için seferberlik emrine itaat etmedi.
O bir hümanist.
Kendini böyle tanımlıyor.
Şimdi bu fikirlere karşı olabilirsiniz. Hatta bu fikirleri yıkıcı bulabilir, barışın olmadığı, halen ateşkes kurallarının uygulandığı bu ülkede, bu tür düşünceleri fantazi olarak da nitelendirebilirsiniz.
Ama, bunlar doğru veya yanlışta olsa neticede bir düşüncedir ve bir dünya görüşünün tezahüdür. Düşünce özgürlüğü ise, 21. asrın insanlığa sunduğu bir demokratik lütuftur.
Bu fikirlere karşı olmak başka, bu fikirlerin yasaklanmasını istemek başka, bu fikirlerden dolayı insanların cezalandırılmasını istemek ise bambaşka şeylerdir.
“Vicdani Ret” olayı, bugün bir çok batılı ülkede yasal statüye kavuşmuştur.
Bir çok ülke, “Mecburi Askerlik” kavramındaki “Macburi” kavramını yasalarından çıkarmış ve gönüllülük esasına geçmiştir...
Askerlikte gönüllülük esasına geçilmesi çağın gereklerine uymak açısından da önemlidir. Vicdani reddi “Vatana ihanet” olarak görmekten ziyade, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi askerliğin yerine alternatif kamu görevleri belirlenmeli ve zorunlu askerlik yapmayı geçerli gerekçeler üzerinden reddeden vatandaşlar, bu hizmetlere kaydırılmalıdır.
Askerliği bir yurttaşlık görevi, vatan sevgisi emaresi olarak kabul etmeyenlerin ve eline silah almayı vicdanen reddedenlerin hainlikle suçlanmadığı, ceza almadığı bir sistemi hoşumuza gitmese de geliştirmek zorundayız.
Öte yandan “Vicdani Ret” konusu, Anavatan Türkiye’nin de başını ağırtan bir meseledir. Türkiye’de vicdani retçiler, vatana ihanet, askerlikten soğutma gibi suçlamalarla TCK’nın 155. Maddesine gore yargılanıyorlar.
Şu ana kadar tam 86 kişi bu yüzden mahkum oldu Türkiye’de. Mahkum olanlar AİHM’ye gitti.2006 yılında Osman Murat Ülke isimli bir şahsın başvurusu üzerine AİHM Türkiyeyi mahkum etti. Konuyu inceleyen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Türkiye’yi en kısa zamanda bu konuda adım atmaya davet etti.
Ne var ki, Anaysal değişiklik gerektiren bu konuda Türkiye’de gerekli adımlar henüz atılabilmiş değil.(72. Madde)
Türkiye’de Hükumet, askerlik görevini yerine getirmek istemeyenler için alternatif sosyal hizmetler de çalışmak dahil bazı projeler üzerinde duruyor.
Umarız KKTC’de Hükumet, Anayasa değişiklerini gündemine aldığında bu konuda da gerekli düzenlemeleri yapar..
ERHAN ARIKLI