Önceki hafta BRT’de, sevgili Aziz Karaaziz’in konuğu olmuş ve orada Hükümetin geleceğini ve yeni Hükümet senaryolarını konuşmuştuk.
Bana göre bu Hükümetin ömrü bitmiş, uzatmaları oynuyordu. DP’den yapılan istifalar da bu süreci hızlandırmışlardı. Yasal engel olduğu için UBP’ye fiilen katılmaları mümkün olmayan bağımsızların, UBP ile birlikte hareket etmesi kaçınılmazdı.
Bu sayede Parlamentodaki Milletvekili sayısı fiilen 22’ye ulaşan UBP’nin, sayısı 20’ye düşmüş kaprisli bir CTP’ye daha fazla tahammül etmesi mümkün olamazdı. UBP’yi yönetenler buna razı olsalar bile, taban buna müsaade edemezdi.
Nitekim UBP yetkili kurulları, Hükümetten çekilme konusunu ciddi bir şekilde gündemine almış durumda.
Böylece 2013 seçimlerinden hemen sonra kurulması gereken UBP ve DP koalisyonu, gecikmeli de olsa kurulmuş olacak.
Aslında 2013 seçimlerinden sonra da bu koalisyon kurulabilirdi.
Ama özellikle Türkiye Hükümeti, KKTC’de ki Hükümetin geniş tabanlı olmasını ve CTP tarafından kurulmasını istiyordu. Türkiye’ye rağmen UBP ve DP’nin 26 sayısı ile Hükümet kurması mümkün olamazdı.
CTP’de bunu bildiği için iki sağ parti ile kedinin fare ile oynadığı gibi oynuyor ve şımarık bir şekilde; “En az Bakanlığa kim talip olursa, CTP’nin isteklerine kim daha fazla boyun eğerse onunla bu koalisyonu kuracağım” havasında iki Parti ile pazarlıklarını yürütüyordu. Koalisyon görüşmelerinde UBP, tam teslimiyetçi bir görünüm veriyordu.
O gün CTP, iki partiden birisi ile Hükümet kurma yönünde karar vermek için Parti Meclisini toplamıştı.
UBP, CTP’nin şartlarını kayıtsız şartsız kabul ettiğini açıklamıştı. DPUG’nin koalisyon şartları UBP’ye nazaran çok daha ağırdı. CTP’de ki hakim hava, hükümetin UBP ile kurulması yönünde idi. Aynı saatlerde DPUG de Parti Meclisini toplamış CTP’den gelecek kararı bekliyordu.
Nitekim aldığımız haberlere göre, CTP Parti Meclisinde yapılan konuşmaların nerede ise tamamı Hükümetin UBP ile kurulması yönünde idi. “DPUG ile kuralım” diyenlerin sesi çok cılız kalmıştı.
Bu arada beklenmedik bir olay oldu. AK Parti, CTP’nin UBP ile geniş tabanlı bir Hükümet kurmasını istiyordu. Kıbrıs’tan sorumlu Devlet Bakanı Beşir Atalay, CTP Genel Başkanını arayıp son bir kez daha bu konuyu hatırlatmak istemişti.
CTP Parti Meclisine girerken herkes cep telefonunu kapattığı için, Beşir Atalay’ın sekreteri Özkan Yorgancıoğlu’na bir türlü ulaşamıyordu. Konu acildi. O sekreter, Kıbrıs’taki bir arkadaşını arayarak Özkan bey’e ulaşamadığını, konunun acil olduğunu ve Ona nasıl ulaşabileceğini sordu. Sekreterin aradığı kişi CTP Genel Merkezinin telefonunu verdi. Bu telefon konuşmasına tesadüfen şahit olan bir arkadaş, bana mesaj atarak durumu haber verdi. Ben bu mesajı aldığımda DPUG Parti Meclisi toplantısında idim. Beşir Atalay’ın Özkan Yorgancıoğlu’nu niçin aradığını tahmin etmek zor değildi.
Gelen mesajı yanımda oturan Serdar Denktaş’a gösterdim. Acı ile gülümsedi. Meseleyi O da tahmin etmişti. Tam bu esnada, Özkan Yorgancıoğlu’nun CTP Parti Meclisini kesip MYK’yı acilen toplantıya çağırdığı haberi de sosyal medyaya düşmüştü.
Siyaset bir satrançtı ve biz bu oyunu iyi oynamalıydık. Bu haberin duyulması halinde bunun CTP üzerinde nasıl bir etki yaratacağını iyi biliyordum. Toplantı salonundan çıkarak sevgili Levent Özadam’ı aradım. Ona Beşir Atalay’ın Özkan Yorgancıoğlu’nu aradığını bunun üzerine Yorgancıoğlu’nun da MYK’yı acilen toplantıya çağırdığını söyledim.
Ardından DPUG Parti Meclisine döndüm ve “Arkadaşlar, az önce Sayın Beşir Atalay, Özkan Yorgancıoğlu’nu aradı. CTP’nin Hükümeti UBP ile kurmasını istedi. Biz sözü fazla uzatmayalım. Parti Meclisi olarak, derhal CTP ile Hükümeti kurma kararı alalım. Böylece topu CTP’nin kalesine bırakalım” dedim. Bu kararımızın CTP’de ki havayı DPUG lehine daha da değiştireceğini biliyordum. Oylama yapıldı. Bir çekimser oyla karar kabul edildi.
Birkaç dakika içinde de Levent Özadam’ın “Alo Beşir” haberi, Kıbrıs Time’ da bomba gibi sosyal medyaya ve siyasetin gündemine düştü. Bu haber, anında CTP Parti Meclisine ulaştı. CTP Parti meclisi karışmıştı. Özkan Yorgancıoğlu Parti Meclisinde bu haberi yalanlayamadı. CTP Parti Meclisinde hava bir anda değişmiş ve AK partiye inat, Hükümetin UBP ile değil DPUG ile kurulması yönünde karar üretilmişti. Ertesi gün Havadis gazetesi de olayı sürmanşetten verince, DPUG’nin eli daha da kuvvetlenmiş ve istediğinden daha iyi şartlarda koalisyon ortağı olmuştu.
Böylece CTP-DPUG koalisyonunun kurulmasında ufacık da olsa bir katkım olmuştu.
Bir süre sonra şartlar değişti. CTP, Hükümette DPUG’ye adeta ÖRP muamelesi yapıyordu. Ben bu duruma isyan edenlerin başında geliyordum. Bana göre artık şartlar değişmişti. UBP ve DP, 26 Milletvekili ile çok rahat teknokrat bir Hükümet kurabilirdi. DPUG’nin eline birkaç defa Hükümeti bozma fırsatı geçtiği halde, bunu yapmadı. Bu durum tabanı hızla Partiden koparıyordu. Nitekim yerel seçimlerde DPUG dibe vurdu.
Netice de ben, “CTP ile Koalisyon devam ettiği müddetçe DPUG’nin yetkili kurullarında ki toplantılara katılmayacağımı” kamuoyuna deklere ettim. Ardında da Partiden ayrıldım.
Şimdi, Ankara Hükümetinin CTP’den son derece rahatsız olduğunu biliyoruz. AK Parti Hükümeti, UBP ve DP’nin Bağımsızların desteği ile kuracağı bir koalisyona karşı çıkmak şöyle dursun, alkışlar.
Geriye iki partinin “At pazarlığı” yapmadan asgari müşterekte anlaşıp, memleketi CTP’den kurtarması kalıyor.
Eh, bunu da yapsınlar gayri.