Yurt dışında olduğum için Anayasa değişiklikleri konusundaki gelişmeleri yakından takip etme imkanı bulamamıştım.

Dün ilk defa Değişiklik önerilerini detaylı inceleme imkanı bulabildim.

Gördüm ki; bu Anayasa önerileri içerisinde çok tehlikeli olarak altını çizebileceğimiz iki öneri var ki akıllara durgunluk verecek cinsten.

İlki Anayasanın 12. Maddesinde Azınlıklarla ilgili düzenlemeyi öngören 4. Öneri.

Bu öneriye göre; “Etnik, dinsel ya da dinsel azınlıklara mensup kişiler, gruplarının diğer üyeleri ile birlikte kendi kültürlerini yaşamak, kendi dinlerini açıkça ilan etmek ve gereklerini yerine getirmek ve kendi dillerini kullanma hakkından yoksun bırakılamazlar…”

Son derece saf ve masum bir ifade gibi görülüyor değil mi?

Bu memlekette “Azınlık” kim diye sorsanız tek cevap alırsınız; Rumlar ve Maronitler.

Ama hayır öyle değil.

Açıklamama müsaade buyurun;

2012 yılında AB tarafından finanse edilen KIBRISLI TÜRK İNSAN HAKLARI KOMİTESİ ülkemizde Azınlıklarla ilgili bir çalışma yapmıştı.

Ali Dayıoğlu tarafından yapılan bu çalışmaya göre, ülkemizde Uluslar arası Hukuk ölçülerine uygun olarak Hıristiyan olan ve Hıristiyan olmayan 2 grup azınlık vardı.

Hıristiyan olanlar; Rum ve Maronitlerdi.

Hıristiyan olmayan azınlıklar ise 3 gruptu. Bunlar; Romanlar, Aleviler ve Kürtlerdi.

Raporu hazırlayan ve AB’ye de takdim eden bu arkadaşlara göre; Kuzey Kıbrıs’ta Hıristiyan olan ve Hıristiyan olmayan bütün azınlıklar baskı altında idi.

Sayıları 10.000’i aşan Aleviler, kendilerini ifade edemiyorlardı ve ibadet yapacakları bir yerleri bile yoktu.

Kürtler ise; Türkiye’deki terör yüzünden KKTC’de de bir tehdit unsuru olarak görülüyor ve takip ediliyorlardı.

Netice itibari ile Kuzey Kıbrıs’taki bu azınlıkların gasp edilen hakları için Uluslar arası tüm kurum ve kuruluşlar seferber olmalıydı.

İşte önümüze gelen bu Anayasa değişikliği ile bu azınlıkların hakları teminat altına alınmak isteniyor.

1000 yıldır iç içe yaşamış Anadolu insanına zorla empoze edilen ve Anadolu’yu kan gölüne çeviren Etnik ve Dinsel kimlik probleminin, yakın bir zamanda KKTC’de de yaşanması için zemin hazırlanmaya çalışılıyor.

Anayasal teminat yetmediği durumlarda ise, Anayasamızın 90. Maddesi değiştirilmek sureti ile üyesi olmadığımız ve hiçbir kurumunda temsil edilmediğimiz AİHM’nin içtihatları ve kararlarının iç hukuk olması sağlanmaya çalışılıyor.

Ben ne bu değişiklikleri hazırlayan Meclis Komitesindeki Milletvekillerimizin ne de bu değişiklikleri savunan arkadaşlarımızın bu detayları bilmediğine eminim.

Bu iki maddenin dışındaki değişikliklere benim fazla bir itirazım yok. Onları tartışabiliriz.

Ama bu 2 maddeyi tartışmam bile…