Bundan bir müddet once yazdığım yazıda, “Siyasette VEFA, İstanbul’daki bir semtin adı mıdır sadece” diye sormuştum.

Şu son bir kaç gündür yaşananlar, bu soruya gereken cevabı verdi.

Evet, Siyasette VEFA İstanbulda bir semtin adı imiş.

Yıkık, dökük, siyasilerin adını bile duymak istemedikleri gariban bir semtmiş VEFA…

Sözü fazla uzatmadan, o yazıyı bir kez daha taktirlerinize sunuyorum..

SİYASETTE VEFA

“Önceki gün, Cumhurbaşkanı ile Başbakan karşılıklı basın toplantısı düzenleyerek birbirlerine karşı ağır suçlamalarda bulundular.

Temel konu; “VEFA” kavramıydı..

Siyasette her zaman tartışılan konudur, “VEFA” konusu.

Siyasi ahlakın yerlerde süründüğü, dansözlere taş çıkartan siyaseteçilerin hiç bir ahlak ve moral değere uymayan davranışlarının normal karşılandığı ülkemizde, “VEFA ve VEFASIZLIK” gibi kavramların çok kullanılması gayet doğaldır..

“Onu elinden tutup, sıfırdan alarak bu noktaya getirdim” suçlamalarına verilen cevap; genellikle “Hade canım sende.Ben bu noktaya tırnaklarımla kazıyarak geldim.” dir.

Sayın Başbakan’ın son anda Milletvekili seçilmesi, Bakan olamadığı için, sus payı olarak Parti Genel Sekreteri olması ve daha sonra “Emanetçi Başbakan” olarak tercih edilmesi, “Vefa” kavramının hangi noktasına sığar bilmiyorum.

Ama önümüzdeki günlerde hem Sayın Cumhurbaşkan’ından hem de Sayın Başbakan’dan, Ferdi Özbeğen’in “Vefaaa arıyorum…” şarkısını sıklıkla duyacağımıza eminim.

Gerçek olan şudur ki; ülkemiz siyasetçilerinin genel hastalığıdır “Vefasızlık”

Bir makama geldiklerinde yaptıkları ilk iş, dostları ile selamlaşmayı kesmektir. Telefon numaralarını bile değiştirir,ulaşılmaz insanlar oluverirler. Toplantıları ve yoğunlukları hiç bitmez.Taa.. bir sonraki seçim dönemine kadar..

Bir ata sözümüz derki;” İnsanların gerçek yüzünü görmek istiyorsanız, onlara iki şey veriniz. Makam ve para”…

Makam ve paranın şımarttığı insanlar çok kısa bir sürede gerçek kimliklerini ortaya koyarlar. O makamı ve parayı bir gün kaybedebileceklerini ve bugün küçümsedikleri, arayıp, sormadıkları, kişilerle, yarın yüzyüze gelebileceklerini hiç düşünmezler.

“Dostlarını nasılsa bana zarar vermez diye kendinden uzak, düşmanlarını ise dost edinebilmek için yakın tutarlar. Sonunda düşmanlarını dost edinemezler amma dostlarını kaybederler” darbı meseli, ülkemiz siyasetçileri için söylenmiş bir sözdür adeta.

Geçenlerde vakti zamanında burnundan kıl aldırmayan eski bir bakanı,bir kokteylde gördüm.

Selam verebileceği insan arıyordu adeta kalabalığın içinde.

Zoraki selamını almak zorunda kalanlar derhal başını çevirip başka tarafa yürüyordu..

Milletimiz filozof milletdir.

Bir kitapla anlatılacak bir yığın şeyi bazan bir cümle ile özetler.

“Ne oldum deme. Ne olacağım de” sözü de bunlardan biridir.

Ara sıra hatırlamakta ve hatırlatmakta fayda var…




ERHAN ARIKLI